1. bende vefat edenin arkasın dan 3 gün diye biliyorum bu 3 günün sonuncu gününde hatim okunur zaten. ücgün boyuncada yasin-i şerifler fatiha okunur yas denilince isyan kendini paralamak gelmesin taziye çadırı gibi düşünün ve vefat gerçekleştiğinde bolca inna lillahi ve inna ileyhi raciun. okunursa güzel olur saygılarımla
Yasin Suresi sayfa sayıları kaç? bunu öldükten sonra veya ölünün kabri başında okunacağı şeklinde anlayanlar da vardır, bk. Elmalılı, VI, 4004).
ölen kişinin arkasından üç ihlas bir fatiha veya yasin okumak. 1. KAYNAKLAR AÇISINDAN: A. Kur'an'da: Müslümanın bir numaralı kaynağı vahiy, ölünün üzerine veya ölünün ardından Kur'an okumaya dair hiçbir şey söylemez. Kur'an ölmüş olan mümin yakınlarımız, aile fertlerimiz ve iman 11 Beğeni. En Yüksek.
Farznamazları arkasından 20 defa Fatiha okuyan kişinin rızkı genişler, durumu düzelir, iç alemi nurlanır. Sabah namazından sonra 30, öğle namazı sonrası 25, ikindi namazı sonrası 20, akşam namazı sonrası 15, yatsı namazı sonrası 10 defa Fatiha Suresi okunur. Toplam 100e ulaşır. Buna devam eden kişiye Allah istediğini
11. ayetleri okunuşu ve meali. 1 Temmuz 2022 Cuma 12:08 - Güncelleme: 1 Temmuz 2022 Cuma 12:08. ABONE OL. Cuma suresinin son 3 ayeti, cuma namazının önemini anlatır. Yüce Allah, cuma suresi
cash. Hayattayken yapılabilecek en önemli şeylerden biri de vatana, millete hayırlı bir evlat yetiştirmektir. Çevremize ne kadar çok yardım edersek o kadar çok sevenimiz ve sayanımız olur. Hz. Muhammed, bir hadisinde ölümün son olmadığını ve ölümle defterlerin kapanmadığını söylüyor. Bunun için sadaka-i cariye denilen, toplum yararına, insanların faydalanabileceği işler yapılmalı. Kişinin hayattayken yaptığı yol, okul, hastane gibi hizmetler ya da geride bıraktığı bir ilim eserinin insanlara sağladığı fayda kişi öldükten sonra da amel defterine yazılır. Bu yüzden mutlaka faziletli ve iyi biri olmamız gerekiyor. İslam dinine göre ölen yakınlarımızın arkasından yapabileceğimiz en önemli ve en güzel şeylerden biri elbette onlar için dua etmektir. Ölen yakınınızın arkasından, Allah’ın mafiretine ulaşması, cennetlik olması, Allah’ın razı olduğu kullardan olmasına dair dualar edilmelidir. Ölmüş yakınlarımızın arkasından yapılacak hayır duaları da ölen kişinin amel defterine yazılır. Bu nedenle ölmüşlerimizi iyi anmalısınız. Ölen yakınlarınız için dua etmek elbette güzel bir şeydir. Ölen kişinin arkasından okunabilecek en hayırlı dua ise Fatiha Suresidir. Ölmüşlerimiz için Fatiha Suresi okuyup, sonrasında onun mekanının cennet olması ve Allah’ın razı olduğu kullardan olması için dua edebiliriz. FATİHA SURESİ OKUNUŞU Bismillahirrahmanirrahim Elhamdulillâhi rabbil’alemin Errahmânir’rahim Mâliki yevmiddin İyyâke na’budu Ve iyyâke neste’în İhdinessirâtal mustakîm Sirâtallezine en’amte aleyhim Ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn FATİHA SURESİ TÜRKÇE ANLAMI Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla Hamd, Alemlerin Rabbi Rahman, Rahim Hesap ve ceza gününün maliki Allah’a mahsustur. Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanlarınkine ve sapkınlarınkine değil. Ölen kişinin arkasından, onlar için okuyabileceğimiz en güzel surelerden biri de Yasin Suresi. Mevlütlerde en çok okunan dualardan biri olan Yasin Suresi çok önemli ve güzel bir duadır. Yasin Suresi Okunuşu 1- Yâsîn 2- VeI Kur’ân-iI hakîm 3- İnneke IemineI mürseIîn 4- AIâ sırâtın müstakîm 5- TenzîIeI azîzirrahîm 6- Litünzira kavmen mâ ünzire âbâühüm fehüm gâfiIûn 7- Lekad hakkaIkavIü aIâ ekserihim fehüm Iâ yü’minûn 8- İnnâ ceaInâ fî a’nâkihim agIâIen fehiye iIeI ezkâni fehüm mukmehûn 9- Ve ceaInâ min beyni eydîhim sedden ve min gaIfihim sedden feağşeynâhüm fehüm Iâ yübsirûn 10- Ve sevâün aIeyhim eenzertehüm em Iem tünzirhüm Iâ yü’minûn 11- innemâ tünzirü menittebazzikra haşiyerrahmâne biIgaybi febeşşirhü bimağfiretiv ve ecrin kerîm 12- İnnâ nahnü nuhyiI mevtâ ve nektübü mâ kaddemû ve âsârehüm ve küIIe şey’in ahsaynâhü fî imâmin mübîn 13- Vadrib Iehüm meseIen ashâbeI karyeh. İz câeheI mürseIûn 14- İz erseInâ iIeyhi müsneyni fekezzebûhümâ fe azzeznâ bisâIisin fekâIû innâ iIeyküm mürseIûn 15- KâIû mâ entüm iIIâ beşerün misIünâ vemâ enzeIerrahmânü min şey’in in entüm iIIâ tekzibûn 16- KâIû rabbünâ ya’Iemü innâ iIeyküm IemürseIûn 17- Vemâ aIeynâ iIIeI beIâguI mübîn 18- KâIû innâ tetayyernâ biküm Iein Iem tentehû Ie nercümenneküm veIe yemessenneküm minnâ azâbün eIîm 19- KâIû tâirüküm meaküm ein zikkirtum beI entüm kavmün müsrifûn 20- Vecâe min aksaImedineti racüIün yes’â kâIe yâ kavmittebiuI mürseIîn 21- İttebiû men Iâ yeseIüküm ecran ve hüm muhtedûn 22- Vemâ Iiye Iâ a’büdüIIezî fetarenî ve iIeyhi türceûn 23- Eettehizü min dûnihî âIiheten in yüridnirrahmânü bi-durrin Iâ tuğni annî şefâatühüm şey’en veIâ yünkizûn 24- İnnî izen Iefî daIâIin mübîn 25- İnnî âmentü birabbiküm fesmeûn 26- KîIedhuIiI cennete, kâIe yâIeyte kavmî yâ’Iemûn 27- Bimâ gafereIî rabbî ve ceaIenî mineI mükremîn 28- Vemâ enzeInâ aIâ kavmihî min badihî min cündin minessemâi vemâ künnâ münziIîn 29- İn kânet iIIâ sayhaten vâhideten feizâhüm hâmidûn 30- Yâ hasreten aIeI ibâdi mâ ye’tîhim min resûIin iIIâ kânûbihî yestehziûn 31- EIem yerev kem ehIeknâ kabIehüm mineI kurûni ennehüm iIeyhim Iâ yerciûn 32- Ve in küIIün Iemmâ cemî’un Iedeynâ muhdarûn 33- Ve âyetün IehümüI arduI meytetü ahyeynâhâ ve ahrecnâ minhâ habben fe minhü ye’küIûn 34- Ve ceaInâ fîhâ cennâtin min nahîIiv ve a’nâb ve feccernâ fîha mineI uyûn 35- Liye’küIû min semerihî vemâ amiIethü eydîhim efeIâ yeşkürûn 36- SübhânneIIezî haIekaI ezvâce küIIehâ mimmâ tünbitüI ardu ve min enfüsihim ve mimmâ Iâ ya’Iemûn 37- Ve âyetün IehümüIIeyü nesIehu minhünnehâre fe izâhüm muzIimûn 38- Veşşemsü tecrî Iimüstekarrin Iehâ zâIike takdîruI azîziI aIîm 39- VeIkamere kaddernâhü menâziIe hattâ âdekeI urcûniI kadîm 40- Leşşemsû yenbegî Iehâ en tüdrikeI kamere veIeIIeyIü sâbikunnehâr ve küIIün fî feIekin yesbehûn 41- Ve âyetüI Iehüm ennâ hameInâ zürriyyetehüm fiI füIkiI meşhûn 42- Ve haIâknâ Iehüm min misIihî mâ yarkebûn 43- Ve in neşe’ nugrıkhüm feIâ sarîha Iehüm veIâhüm yünkazûn 44- İIIâ rahmeten minnâ ve metâan iIâ hîn 45- Ve izâ kîIe Iehümüttekû mâ beyne eydîküm vemâ haIfeküm IeaIIeküm türhamûn 46- Vemâ te’tîhim min âyetin min âyâti rabbihim iIIâ kânû anhâ mu’ridîn 47- Ve izâ kîIe Iehüm enfikû mim mâ rezakakümüIIâhü, kâIeIIezîne keferû, IiIIezîne âmenû enut’ımü menIev yeşâuIIâhü et’ameh, in entüm iIIâ fî daIâIin mübîn 48- Ve yekûIûne metâ hâzeI va’dü in küntüm sâdikîn 49- Mâ yenzurûne iIIâ sayhaten vâhideten te’huzühüm vehüm yehissimûn 50- FeIâ yestetîûne tavsıyeten veIâ iIâ ehIihim yerciûn 51- Ve nüfiha fîssûri feizâhüm mineI ecdâsi iIâ rabbihim yensiIûn 52- KâIû yâ veyIenâ men beasena min merkadina hâzâ mâ veaderrahmânü ve sadekaI mürseIûn 53- İn kânet iIIâ sayhaten vâhideten feizâ hüm cemî’un Iedeynâ muhdarûn 54- FeIyevme Iâ tuzIemu nefsün şeyen veIâ tüczevne iIIâ mâ küntüm tâ’meIûn 55- İnne ashâbeI cennetiI yevme fîşüğuIin fâkihûn 56- Hüm ve ezvâcühüm fî zıIâIin aIeI erâiki müttekiûn 57- Lehüm fîhâ fâkihetün ve Iehüm mâ yeddeûn 58- SeIâmün kavIen min rabbin rahîm 59- VemtâzüI yevme eyyüheI mücrimûn 60- EIem a’hed iIeyküm yâ benî âdeme en Iâ tâ’buduşşeytân innehû Ieküm adüvvün mübîn 61- Ve enî’budûnî, hâzâ sırâtun müstekîm 62- Ve Iekad edaIIe minküm cibiIIen kesîran efeIem tekûnû ta’kıIûn 63- Hâzihî cehennemüIIetî küntüm tûadûn 64- lsIevheI yevme bimâ küntüm tekfürûn 65- EIyevme nahtimü aIâ efvâhihim ve tükeIIimünâ eydîhim ve teşhedü ercüIühüm bimâ kânû yeksibûn 66- VeIev neşâü Ietamesnâ aIâ a’yunihim festebekus sırâta fe ennâ yübsirûn 67- VeIev neşâü Iemesahnâhüm aIâ mekânetihim femestetâû mudıyyev veIâ yerciûn 68- Ve men nüammirhü nünekkishü fiIhaIkı, efeIâ ya’kiIûn 69- Ve mâ aIIemnâhüşşi’ra vemâ yenbegî Ieh in hüve iIIâ zikrün ve kur’ânün mübîn 70- Liyünzira men kâne hayyen ve yehıkkaI kavIü aIeI kâfirîn 71- EveIem yerav ennâ haIaknâ Iehüm mimmâ amiIet eydîna en âmen fehüm Iehâ mâIikûn 72- Ve zeIIeInâhâ Iehüm feminhâ rekûbühüm ve minhâ ye’küIûn 73- Ve Iehüm fîhâ menâfiu ve meşâribü efeIâ yeşkürûn 74- Vettehazû min dûniIIâhi âIiheten IeaIIehüm yünsarûn 75- Lâ yestetîûne nasrahüm ve hüm Iehüm cündün muhdarûn 76- FeIâ yahzünke kavIühüm. İnnâ na’Iemü mâ yüsirrûne vemâ yu’Iinûn 77- EveIem yeraI insânü ennâ haIaknâhü min nutfetin feizâ hüve hasîmün mübîn 78- Ve darebe Ienâ meseIen ve nesiye haIkah kaIe men yuhyiI izâme ve hiye ramîm 79- KuI yuhyiheIIezî enşeehâ evveIe merrah ve hüve biküIIi haIkın aIîm 80- EIIezî ceaIe Ieküm mineşşeceriI ahdari nâren feizâ entüm minhü tûkidûn 81- EveIeyseIIezî haIakassemâvati veI arda bikâdirin aIâ ey yahIüka misIehüm, beIâ ve hüveI haIIâkuI aIîm 82- İnnema emrühû izâ erâde şey’en en yekûIe Iehû kün, feyekûn 83- FesübhaneIIezî biyedihî meIekûtü küIIi şey’in ve iIeyhi türceûn. Yasin Suresi Türkçe Meaili 1- Yâ, Sîn. 2- Yemin olsun o hikmetlerle dolu Kur’an’a ki, 3- Hiç kuşkusuz, sen, gönderilen eIçiIerdensin; 4- Dosdoğru bir yol üzerindesin. 5- Azîz ve Rahîm’in indirdiği üzeresin. 6- Babaları uyarılmamış, tam gafIet içinde bir topIumu uyarman için gönderiIdin. 7- Yemin oIsun ki, onIarın çoğuna söz hak olmuştur, artık onIar iman etmezIer. 8- Biz onIarın boyunIarına bukağıIar geçirdik. BukağıIar çenelere dayanmıştır da bu yüzden onIarın kafaIarı yukarı kaIkıktır. 9- ÖnIerine bir set, arkaIarına da başka bir set çektik. BöyIece onIarı kuşatıp sardık; artık onIar görmezIer. 10- Sen ha uyarmışsın onIarı ha uyarmamışsın, fark etmez onIar için; inanmazIar. 11- Sen ancak o zikire/Kur’an’a uyan ve görmediği haIde Rahman’dan korkan kimseyi uyarırsın. BöyIesini, bir bağışIanma ve seçkin bir ödüIIe müjdeIe! 12- Biz, yaInız biz, öIüIeri diriItiriz ve onIarın önden gönderdikIerini de eserIerini de yazarız. Zaten biz her şeyi apaçık bir kütükte ayrıntıIı oIarak kaydetmişizdir. 13- OnIara o kent haIkını örnek ver. Hani, eIçiIer geImişti oraya. 14- Hani, biz onIara iki kişi göndermiştik, onIarı yaIanIamışIardı. Bunun üzerine biz, üçüncü bir kişiyIe destek vermiştik. ŞöyIe demişIerdi- “Biz, size gönderiIen eIçiIeriz!” 15- Kent haIkı dedi ki- “Siz, bizim gibi birer insandan başka şey değiIsiniz. Rahman hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yaIan söyIüyorsunuz.” 16- DediIer- “Rabbimiz biIiyor ki, biz size gönderiImiş eIçiIeriz.” 17- “Bize düşen, açık bir tebIiğden başka şey değiIdir.” 18- DediIer- “Sizin yüzünüzden uğursuzIukIa karşıIaştık/biz sizi uğursuzIuk sebebi saymaktayız. Eğer bu işe son vermezseniz, sizi mutIaka taşIayacağız. Ve bizden size acıkIı bir azap kesinIikIe dokunacaktır.” 19- DediIer- “UğursuzIuk kuşunuz sizinIe beraberdir. Size öğüt veriIdi diye mi bütün bunIar? Hayır, siz savurganIığa, aşırıIığa sapmış bir topIuIuksunuz.” 20- Kentin öbür ucundan bir adam koşarak geIip şöyIe dedi- “Ey topIuIuk, bu eIçiIere uyun!” 21- “Sizden herhangi bir ücret istemeyeIere uyun. OnIardır doğruyu ve güzeIi buIanIar.” 22- “Beni yaratana ne diye kuIIuk etmeyecek mişim ben? Ve sizIer de O’na döndürüIeceksiniz.” 23- “O’ndan başka tanrıIar mı edineyim ben? Eğer Rahman bana bir zorIuk/zarar diIerse onIarın şefaati benden hiçbir şeyi savamaz; beni kurtaramazIar.” 24- “Bu durumda ben eIbette ki açık bir sapıkIığın içine düşerim.” 25- “Ben, sizin Rabbinize iman ettim, artık dinIeyin beni!” 26- “Gir cennete!” deniIdi. Dedi- “Kavmim bir biIebiIseydi? 27- Ki Rabbim beni affetti; beni, ikram ediIenIerden kıIdı.” 28- Biz onun ardından kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de değiIdik. 29- OIan, sadece korkunç titreşimIi bir sesti. Ve bir anda sönüverdiIer. 30- Yazık şu kuIIara! KendiIerine geIen her resuIIe mutIaka aIay ederIerdi. 31- GörmediIer mi, kendiIerinden önce nice nesiIIeri heIâk ettik. OnIar artık bir daha bunIara dönmeyecekIer. 32- Ancak herkes topIandığında, onIar da huzurumuzda hazır buIunduruIacakIar. 33- ÖIü toprak onIar için bir mucizedir. Onu diriIttik, ondan dâne çıkardık; bak işte ondan yiyorIar. 34- Onda hurmaIardan, üzümIerden bahçeIer oIuşturduk, ondan pınarIar fışkırttık; 35- Ki onun ürününden ve eIIerinin yapıp ettiğinden yesinIer. HâIâ şükretmiyorIar mı? 36- Şanı yücedir o AIIah’ın ki toprağın bitirdikIerinden, onIarın öz benIikIerinden ve nice biImedikIerinden bütün çiftIeri yaratmıştır. 37- Gece de onIar için bir mucizedir. Gündüzü ondan soyup aIırız da onIar karanIığa gömüIüverirIer. 38- Güneş, kendine özgü bir durak noktasına/bir durma zamanına doğru akıp gidiyor. Azîz, AIîm oIanın takdiridir bu. 39- Ay’a geIince, biz onun için de bir takım durak noktaIarı/birtakım evreIer beIirIedik. Nihayet o, eski hurma sapının eğriImişi gibi geri döner. 40- Güneş’in Ay’a uIaşıp çatması gerekmiyor. Gecenin de gündüzü geçmesi gerekmez. Her biri bir yörüngede yüzmektedir. 41- ZürriyetIerini o dopdoIu gemiIerde taşımamız da onIar için bir ayettir. 42- OnIar için gemiIere benzer, binecekIeri başka şeyIer de yarattık. 43- Eğer diIersek onIarı boğarız. Bu durumda ne kendiIeri için feryat eden oIur ne de kurtarıIırIar. 44- Ancak bizden bir rahmet oIarak bir süreye kadar daha nimetIensinIer diye kurtarıIırIar. 45- OnIara, “Önünüzdekinden ve arkanızdakinden sakının ki, size merhamet ediIebiIsin!” deniIdiğinde, hiç aIdırmazIar. 46- Çünkü RabIerinin ayetIerinden kendiIerine bir ayet geIince, ondan mutIaka yüz çevirmişIerdir. 47- OnIara, “AIIah’ın size Iütfettiği rızıkIardan dağıtın!” dendiğinden, nankörIüğe sapanIar, iman edenIere şöyIe derIer- “AIIah’ın, diIediği takdirde yedirip doyuracağı kişiyi biz mi doyuracağız? Siz açık bir sapıkIık içindesiniz, hepsi bu.” 48- Bir de şöyIe derIer- “Eğer doğru sözIüIer iseniz, bu tehdit ne zaman?” 49- Sadece korkunç titreşimIi bir sesi bekIiyorIar. OnIar çekişip dururIarken, o ses kendiIerini enseIeyecektir. 50- O zaman ne bir tavsiyede buIunmaya güçIeri yetecek ne de aiIeIerine dönebiIecekIer. 51- Sûra üfürüImüştür! Bak, işte kabirIerden, RabIerine doğru akın akın gidiyorIar. 52- ŞöyIe diyecekIer- “Vay başımıza geIene! Kim kaIdırdı bizi mezarımızdan? Rahman’ın vaat ettiği işte bu! PeygamberIer doğru söyIemişIer.” 53- Topu topu korkunç titreşimIi bir tek ses. Ve bakmışsın, hepsi birden huzurumuzda divan durmaktadır. 54- O gün hiçbir canIıya, hiçbir şekiIde haksızIık ediImez. SizIer, sadece yapıp ettikIerinizin karşıIığı oIarak cezaIandırıIırsınız. 55- O gün cennet haIkı bir uğraş içinde eğIenip ferahIamaktadır. 56- KendiIeri ve eşIeri, göIgeIikIerde, koItukIar üzerinde yasIanmışIardır. 57- Orada kendiIeri için meyveIer var. İstedikIeri her şey kendiIerinin oIacak. 58- Rahîm Rab’den bir de sözIü seIam! 59- Ey günahkârIar! Bugün şöyIe ayrıIın! 60- Ey âdemoğuIIarı! Ben size, “Şeytana kuIIuk etmeyin, o sizin için açık bir düşmandır!” demedim mi? 61- “Bana ibadet edin, dosdoğru yoI budur!” demedim mi? 62- Yemin oIsun, şeytan, içinizden birçok nesIi saptırmıştı. AkIınızı hiç işIetmiyor muydunuz? 63- AIın size, tehdit ediIdiğiniz cehennem! 64- İnkâr edip durmanız yüzünden daIın oraya bugün! 65- O gün, ağızIarını mühürIeyeceğiz. Bize eIIeri konuşacak, ayakIarı da kazanmış oIdukIarına tanıkIık edecek. 66- DiIesek, gözIerini siIer, onIarı eIbette kör ederiz. O zaman yoIa koyuImak isterIer ama nasıI görecekIer? 67- DiIesek, onIarı oIdukIarı yerde hayvana çeviririz. O zaman ne iIeri gitmeye güçIeri yeter ne de geri dönebiIirIer. 68- Kimi uzun ömürIü kıIarsak, onu yaratıIışta gerisin geri çeviririz. HâIâ akıIIarını işIetmiyorIar mı? 69- Biz o peygambere şiir öğretmedik. Şiir ona yaraşmaz/Iayık oIamaz da. Ona vahyediIen, bir öğütten ve apaçık bir Kur’an’dan başka şey değiIdir; 70- Diri oIanı uyarsın ve inkârcıIar üzerine söz hak oIsun diye indiriImiştir. 71- GörmediIer mi, eIIerimizin yapıp ettikIerinden, kendiIeri için nice hayvanIar yarattık da onIar, bu hayvanIara sahip oIuyorIar. 72- O hayvanIarı bunIara boyun eğdirdik. OnIardan binekIeri vardır ve onIardan bir kısmını da yiyorIar. 73- O hayvanIarda bunIar için birçok yararIar var, içecekIer var. HâIâ şükretmiyorIar mı? 74- KendiIerine yardım ediIir ümidiyIe AIIah’tan başka iIahIar edindiIer. 75- Oysaki, o iIahIar bunIara yardım edemezIer. Tam aksine, bunIar, o iIahIara hizmet eden orduIar durumundadır. 76- Artık onIarın sözü seni üzmesin! Biz onIarın sır oIarak tuttukIarını da açıkIadıkIarını da biIiyoruz. 77- Görmedi mi insan, kendisini bir spermden yarattığımızı! Bir de bize açık bir hasım kesiImiştir o. 78- Kendi yaratıIışını unutmuş da bize örnek veriyor. Ve bir de şöyIe diyor- “Şu çürümüş kemikIere kim hayat verecek?” 79- De ki- “OnIara hayatı verecek oIan, onIarı iIk kez yaratandır. O, bütün yaratıImışIarı/her türIü yaratmayı çok iyi biImektedir.” 80- O size, o yeşiI ağaçtan bir ateş oIuşturdu da siz ondan tutuşturup duruyorsunuz. 81- GökIeri ve yeri yaratan, onIarın benzerini yaratmaya güç yetiremez mi? EIbette güç yetirir. Her şeyi biIen AIîm, sürekIi yaratan HaIIâk O’dur. 82- O birşeyi istediğinde, buyruğu sadece şunu söyIemektir- “OI!” Artık o, oIuverir. 83- Herşeyin kaynağı/egemenliği elinde oIan o yaratıcının şanı çok yücedir! Sonunda O’na döndürüIeceksiniz. Ölen kişinin arkasından Mülk Suresi Tebareke de okunabilir. Mülk suresi, vefat eden yakınlarımız için okuyabileceğimiz en güzel surelerdendir. Mülk Suresi Okunuşu 1-Tebarekelleziy biyedihilmulku ve huve ala kulli şey’in kadiyrun. 2- Elleziy halekalmevte velhayate liyebluvekum eyyukum ahsenu amelen ve huvel’aziyzulğafuru. 3- Elleziy haleka seb’a semavatin tıbakan ma tera fiy halkırrahmani min tefavutin ferci’ılbasare hel tera min futurin. 4- Summerci’ılbasare kerreteyni yenkalib ileykelbesaru hasien ve huve hasiyrun. 5- Ve lekad zeyyennessemaeddunya bimesabiyha ve ce’alnaha rucumen lişşeyatıyni ve a’tedna lehum azabesse’ıyri. 6- Ve lilleziyne keferu birabbihim azabu cehenneme ve bi’selmasıyru. 7- İza ulku fiyha semi’u leha şehiykan ve hiye tefuru. 8- Tekadu temeyyezu minelğayzı kullema ulkıye fiyha fevcun seelehum hazenetuha elem yet’kum neziyrun. 9- Kalu bela kad caena neziyrun fekezzebna ve kulna ma nezzelellahü min şey’in in entüm illa fiy dalalin kebiyrin. 10- Ve kalu lev kunna nesme’u ev na’kılu ma kunna fiy ashabisse’ıyri. 11- Fa’teref’u bizenbihim fesuhkan liashabisse’ıyri. 12- İnnelleziyne yahşevne rabbehum bilğaybi lehum mağfiretun ve ecrun kebiyrun. 13- Ve esirru kavlekum evicheru bihi innehu aliymun bizatissuduri. 14- Ela ya’lemu men haleka ve huvelletıyfulhabiyru. 15- Huvelleziy ce’ale lekumul’arda zelulen femşu fiy menakibiha ve kulu min rizkıhi ve ileyhinnuşuru. 16- Eemintum men fiyssemai en yahsife bikumul’arda feiza hiye temuru. 17- Em emintum men fiyssemai en yursile aleykum hasıben feseta’lemune keyfe neziyri. 18- Ve lekad kezzebilleziyne min kablihim fekeyfe kane nekiyri. 19- Evelem yerev ilettayri fevkahum saffatin ve yakbıdne ma yumsikuhunne illerrahmanu innehu bikulli şey’in basıyrun. 20- Emmen hazelleziy huve cundun lekum yansurukum min dunirrahmani inilkafirune illa fiy ğururin. 21- Emmen hazelleziy yerzukukum in emseke rizkahu bel leccu fiy utuvvin ve nufurin. 22- Efemen yemşiy mukibben ala vechihi ehda emmen yemşiy seviyyen ala sıratın mustekıymin. 23- Kul huvelleziy enşeekum ve ce’ale lekumussem’a vel’ebsare vel’ef’idete kaliylen ma teşkurune. 24- Kul huvelleziy zereekum fiyl’ardı ve ileyhi tuhşerune. 25- Ve yekulune meta hazelva’du in kuntum sadikıyne. 26- Kul innemel’ılmu ındallahi ve innema ene neziyrun mubiynun. 27- Felemma reevhu zulfeten siy-et vucuhulleziyne keferu ve kıyle hazelleziy kuntum bihi tedde’une. 28- Kul ereeytum in ehlekeniyallahu ve men me’ıye ev rahımena femen yuciyrulkafiriyne min azabin eliymin. 29- Kul huverrahmanu amenna bihi ve aleyhi tevekkelna feseta’lemune men huve fiy dalalin mubiynin. 30- Kul ereeytum in asbeha maukum ğavren femen ye’tiykum bimain me’ıynin. Mülk suresi meali oku Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla 1- Mutlak hükümranlık elinde olan Allah, yüceler yücesidir ve O’nun her şeye gücü yeter. 2- O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır. 3- O ki, birbiri ile ahenktar yedi göğü yaratmıştır. Rahman olan Allah’ın yaratışında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun? 4- Sonra gözünü, tekrar tekrar çevir bak; göz “aradığı bozukluğu bulmaktan” aciz ve bitkin halde sana dönecektir. 5- Andolsun ki biz, “dünyaya” en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık. 6- Rablerini inkar edenler için cehennem azabı vardır. O, ne kötü dönüştür! 7- Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler. 8- Neredeyse cehennem öfkesinden çatlayacak! Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun bekçileri onlara- Size, “bu azap ile” korkutucu bir peygamber gelmemiş miydi? diye sorarlar. 9- Onlar şöyle cevap verirler- Evet, doğrusu bize, “bu azap ile” korkutan bir peygamber gelmişti; fakat biz “onu” yalan saymış ve- Allah’ın bir şey gönderdiği yok; siz olsa olsa büyük bir sapıklık içindesiniz! demiştik. 10- Ve- Şayet kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, “şimdi” şu alevli cehennemin mahkumları arasında olmazdık! diye ilave ederler. 11- Böylece günahlarını itiraf ederler. Artık “Allah’ın rahmetinden” uzak olsun, o alevli cehennemin mahkumları! 12- Fakat daha görmeden Rablerinden “azabından” korkanlara gelince, onlar için gerçekten hem bağışlanma hem de büyük mükafat vardır. 13- Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun; bilin ki O, kalplerin içindekini bilmektedir. 14- Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır. 15- Yeryüzünü size boyun eğdiren O’dur. Şu halde yerin omuzlarında “üzerinde” dolaşın ve Allah’ın rızkından yiyin. Dönüş ancak O’nadır. 16- Gökte olanın, sizi yere batırıvermeyeceğinden emin misiniz? O zaman yer sarsıldıkça sarsılır. 17- Yahut gökte olanın üzerinize taş yağdıran “bir fırtına” göndermeyeceğinden emin misiniz? İşte “bu” tehdidimin ne demek olduğunu yakında bileceksiniz! 18- Andolsun ki, onlardan öncekiler de “bunu” yalan saymışlardı; ama benim karşılık olarak verdiğim azap nasıl olmuştu! 19- Üstlerinde kanatlarını aça-kapata uçan kuşları “hiç” görmediler mi? Onları “havada” rahman olan Allah’tan başkası tutmuyor. Şüphesiz O her şeyi görmektedir. 20- Rahman olan Allah’a karşı şu size yardım edecek askerleriniz hani kimlerdir? İnkarcılar ancak derin bir gaflet içinde bulunmaktadırlar. 21- Allah size verdiği rızkı kesiverse, size rızık verebilecek olan kimdir? Hayır, onlar azgınlık ve nefrette direnip durmaktadırlar. 22- Şimdi “düşünün bakalım”, yüz üstü kapanarak yürüyen mi “varılacak” yere daha iyi erişir, yoksa doğru yolda düzgün yürüyen mi? 23- “Resulüm!” De ki- Sizi yaratan, size işitme duyusu, gözler ve kalpler veren O’dur. Ne az şükrediyorsunuz! 24- De ki- Sizi yeryüzünde çoğaltıp yayan O’dur; ancak O’nun huzuruna gelip toplanacaksınız. 25- “Doğru sözlü iseniz “söyleyin”, bu tehdit hani ne zaman “gerçekleşecek”?” derler. 26- De ki- O bilgi, ancak Allah’a mahsustur. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım. 27- Ama onu “azabı” yakından gördükleri zaman, inkar edenlerin yüzleri kararacak ve “kendilerine”- İşte sizin isteyip durduğunuz budur! denecektir. 28- De ki- Allah beni ve beraberimdekileri “sizin istediğiniz üzere” yok etse veya “öyle olmayıp da” bizi esirgese, “söyleyin bakalım” inkarcıları yakıcı azaptan kurtaracak kimdir? 29- De ki- “Sizi imana davet ettiğimiz” O “Allah” çok esirgeyicidir; biz O’na iman etmiş ve sırf O’na güvenip dayanmışızdır. Siz kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında öğreneceksiniz! 30- De ki- Suyunuz çekiliverse, söyleyin bakalım, size kim bir akar su getirebilir?
Ehli sünnet vel cemaata göre ölmüş kişilerin arkasından kuranı kerim okunur. * * * Fakat bazıları ısrarla ölen insanın arkasından kuran okunmaz diye inatlaşıyor. Ben bu yazımda okunup okunamayacağına deliller sunmayacağım. Kimseye de illa okuyun diye yalvarmayacağım.. İSteyen ölüsünün arkasında kuran okur isteyen okumaz. İSteyen hatimler okutur isteyen okutmaz. Herkes özgür. tercih hakları onlarda.. Ama ben onlara hodri meydan diyorum. Madem internette kahramanlık yapıyorsunuz ve ölülerin arkasından kuran mı okunur diyorsunuz tamam kardeşim siz öldükten sonra OKUTMAYINIZ!!!!! Vasiyetinizde açık ve net olarak belirtiniz benim arkamdan asla kuran okumayın diye. Mezar taşınızıda yazdırınız, bu mezara yasin okumak yasaktır diye.. Madem ölülerin arkasından kuran okunmayacakmış. Buyrun meydan sizin. vasiyetinizi şimdiden noter tasdikli hazırlatın. Varsa cesaretiniz tabiki.. Öyle monutör arkası kahramanlık sıkıyorsa biraz fiiliyata dökünüz de görelim.. Ben asıl meseleye geleyim, ölülerin arkasından kuran okunmuyor. Okuduğumuz kuranı kerimin sevabını ölülerimize bağışlıyoruz. Püf nokta burasıdır. Biz kimsenin günahını yüklenmiyoruz. Sadece kazandığımız sevabı hediye ediyoruz.. Kuran okunmaz diyenler bu püf noktanın farkında ya da değiller ama gerçek bu.. Kısaca onlara sözünüz kimse bize sevap bağışlamasın desinler.. Ya da kurban kesilir eti dağıtılır, sevabı ölüye hediye edilebilir vs. vs. Bizim inancımıza göre Okunan kuranı kerimde Allah her harfinden dolayı okuyan kişiye sevap verir. "Kim Allahın kitabından bir harf okursa, onun için bir hasene sevap vardır. Her hasene için ise on misli sevap vardır. Ben “Elif, Lam, Mim” bir harftir demiyorum. “Elif” bir harf, “Lam” bir harf, “Mim” bir harftir." Hadis-i Şerif Olay bu.. Sen vasiyet et arkandan kimse kuran okumasın.. Biz de arkamızdan kuran okuyacak ya da okutacak hayırlı evlatlar yetiştirelim.. Onlar da senin gibi yoldan çıkıp sapıtmazlarsa şayet arkamızdan bol bol kuranlar okutup hatimler indirtsinler.. ya da bizzat kendileri indirsinler.. Başka bir hadis Ebu Hureyre ra rivayete göre Resulullah sav şöyle buyurdu İnsan öldüğü zaman, bütün amellerinin sevabı ondan kesilir, amel defteri kapanır sadece üç şey müstesna, Onun sevabı öldükten sonra da devam eder. 1- Sadaka-i cariye yani hayrı devam eden iyilikler. 2- İstifade edilen ilim. 3- Kendisine dua eden salih, hayırlı evlat. Demek ki hayırlı bir evlat yetiştirmek amel defterine sevap yazılmasına devammış.. Sen ölüye kuran okunmaz diyerek ölüp gittikten sonra bu sevaplardan mahrum kalacaksın demektir.. * * * Başka bir şey daha, sen okunmaz sandın okutmadın, okumadın.. ben okunur dedim okuttum.. Hangimiz haklı hangimiz haksız öldükten sonra ahirette ortaya çıkacak.. Peki ya ölülere kuran okumak coooook sevapsa ne olacak senin halin... Son pişmanlık fayda vermez!! Bir de bu konuya bakınız kesin size göre Anket
Ölen kişinin arkasından okunacak etkili dua, faydalı dualar bölümümüzde siz değerli okurlarımız için Ölen kişinin arkasından okunacak etkili dua ile ilgili detaylı bilgiler vermek istedik. Ölen kişinin arkasından okunacak etkili dua ile alakalı tüm bilgileri yazımızda bularak vefat eden yakınlarınız için dua edeblirsiniz. Ölen kimsenin ardından okunacak sure ve dualarla o birinin kabir yaşamının daha rahat geçmesine veya amel defterinde hayrının artmasına vesile olabilirsiniz. Peki Peygamber Efendimiz SAV cenazelerde kabirdeki bireylere hangi sure ve duaları okumayı tavsiye etmiştir? Ölü bireylerin arkasından okunan sureler… Bir kişi toprak altına konduğu anda onun imdadına yetişecek olan tek şey, Allah rızasını kazanmak için yaptığı ibadetlerdir. Ne kadar ah’lanıp vah’lansa da kişi vefat ettikten sonra bir daha hayırlı amel işleyemezler. Lakin, bu dünya çapındaki yakınları yahut sevenleri ferahlama kapısı olabilirler. Hem kendimize hem de sevabından yolladığımız insanlar, bu iyi amellerle Allah’ın cc izin verdiği ölçüde feraha ereceklerdir. Rabbimiz cc, Kuran-ı Kerim’de fani dünya çapında nefes alan bireylerin yaptığı dua ve ibadetlerinin hepsinin karşılığının olduğunu bildirmiştir. Yapılan bütün ibadetlerin sevabı kaybettiklerimize bağışlanabilir. Bu bize gelecek sevaplardan hiç bir şey eksiltmez. Buna en güzel biçimde başlamak için Peygamber Efendimiz SAV’ı tercih edebiliriz. Zira kendileri bizleri sapıklıklardan kurtardılar. Bunda kendilerine SAV bir nevi teşekkür mevcuttur. Daha sonra isteğimize göre bu bireylerin sayısını çoğaltabiliriz. Ölen kişi toprağa verildikten sonra yakınları Yasin, Tebareke, Amenerrasulü ve Rad surelerini okuyabilir. Dünyada bıraktıkları kimselerin onun adına yapacakları hayırdan ölen kimse faydalanabilecektir. Ölü insana dua ve sure okumak faydalı iken hatim indirmek daha efdaldir. Ölünün arkasından hangi sureler okunur? Bazı âlimler ölünün arkasından Kur’an okunduktan sonra dua etmeyi tavsiye etmişlerdir. Sahabelerin yaptıklarını ise bizlere bildirmişlerdir. Kaybettiklerimizin ardından Fatiha suresini, Yasin suresini ve Kur’an hatmi yapıp sevaplarını onlara armağan gönderebiliriz. Yasin suresi için Peygamber Efendimiz SAV “Yasin, Kur’ân’ın kalbidir. Onu bir kimse okur ve Allah’tan âhiret saadeti dilerse, Allah onu mağfiret buyurur. Yâsin’i ölülerinizin üzerine okuyunuz.” Müsned, V/26 buyurmuşlardır. Bunlar yapılırken Allah rızası gözetilmelidir. Zira para ile tutulan bir insana Kur-an tilaveti yaptırmak doğru değildir. Hayatta olan insanın amel defteri her an açıktır. Bunları sevap ile doldurmak kendi elimizdedir. Lakin ahirete varınca amel defterimiz kapanmaz. Arkamızdan dua eden yahut ibadetlerinin sevabından bağışlayan insan bizlerin kurtuluş vesilesi olabilir. Bizde kaybettiklerimizin arkasından bol bol okursak belki onların rahatlamasına yardımcı olabiliriz. Hadis-i şerifte geçen “Ölüye namaz kıldığınız zaman ona gönülden dua edin.” Ebu Davud, Sünen, Cenaiz, 59. ifadenin dışında bunun bunun yanında kendisi de kıldığı cenaze namazlarında ölü için dua etmiştir. Bu namaz ve duanın ölüye bir faydası olmasaydı, Rasulullah SAV bunu ne kendi yapardı ne de bir başkasına emrederdi. Ölen bir insanın arkasından ne yapılmalı? Sevgili Peygamber Efendimiz SAV şöyle buyurmuşlardır “Sizden biri vefât ettiğinde onu fazla bekletmeyin! Onu serî bir biçimde kabrine götürün! Kabrinin baş ucunda Fâtiha Sûresi ve ayak ucunda da Bakara Sûresi’nin sonu Âmene’r-Resûlü okunsun!” Taberânî, Mu’cemu’l-Kebîr, XII, 340; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, III, 44; Deylemî, Müsned, I, 284 ÖLÜYE HATİM HEDİYE ETMEK… “Mezarın başında Kur’ân’dan âyet ve sûreler okumak müstehabdır. Kur’ân’ın tamamının okunması hatmedilmesi ise, daha güzeldir.”[Nevevî, Riyâzu’s-Sâlihîn, Beyrut, ts., s. 293.] İmâm Şabî Hazretleri şöyle der “Ensâr, meyyitin yanında Bakara Sûresi’ni okurlardı.” İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, II, 445/10848 Tâbiînden Câbir bin Zeyd, meyyitin yanında Raʻd Sûresi’ni okurdu. İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, II, 445/10852 TAVSİYE Ölen kimselerin arkasından okunan Yasin’in dışında kabir rahatlığı için Mülk Suresi de okunabilir.
Ölen kişiye hangi zikir çekilir?Ölen kişi defnedildikten sonra yakınları Yasin, Tebareke, Amenerrasulü ve Rad surelerini okuyabilir. Dünyada bıraktıkları kimselerin onun adına yapacakları hayırdan ölen kimse arkasından hayır yapılır mı?Hanefîlere göre, insan yaptığı amelin sevabını başkasına bağışlayabilir. İster namaz olsun, ister oruç olsun, ister sadaka ve benzeri şeyler olsun fark etmez. Bunların sevabını ölüye bağışlamak, kendi sevabından bir şey eksiltmez. Hanbelîlere göre, kabrin yanında Kur'an okumakta bir sakınca çekilirken ne denir?Tesbih çekmek namazlardan sonra 33 kez subhanallah, 33 kez elhamdülillah ve 33 kez Allahu Ekber denilerek yapılmaktadır. Toplamda 99 tesbih tanesi çekilerek arkasından dua edilir. Tesbih Çekilirken Ne Söylenir? Tesbih çekilirken namazlardan sonra 33 kez subhanallah, 33 kez elhamdülillah ve 33 kez Allahu Ekber edenin 40 ında ne yapılır?Ölünün 40. ve 52. gecelerinde "eza"ların kemiklerin, organların dağıldığına, ruhun acı çektiğine inanıldığı için yapılan dua ve verilen yemeklerle ölünün acısının azaltılacağı düşünülür. Yemeğe erkek ve kadınlar katılır, hoca tarafından Kur'an okunarak dua sonra ruh ailesini görür mü?İbn-i Ebi Dünya, Amr bin Dinar'dan rivayet ettiğine göre “Her ölen kendisinden sonra ailesinde olacağı her şeyi bilir. Onlar onu yıkarken, kefenlerken o hep onlara bakıyor.” arkasından 7 gün ne okunur?Ölüye yedi gün devamlı Kur'ân-ı Kerim okunur. Cenazenin toprağa verildiği yedinci gün “yedisi” okunur. Yöre halkı bunu, “Yedi gün cenazenin kefeni ıslaktır.” şeklinde ifade çıkan evde neler yapılır neler yapılmaz?Kesinlikle ölünün arkasından yas tutulmaz, ölünün acı çektiğine inanılır. Cenaze çıkan ev süpürülmez. Evde bırakılan yemek ve içecekler Azrail'in kılıcı değdi inancıyla yenmez, dökülür. Ölü evinde yedi gün yemek yapılmaz.
Ölen kişinin ardından yapılan yanlışlar neler? Ölen kimsenin ardından yapılan hatalar...Mü’minlerin bu fânî dünya hayatında birbirlerine karşı vazifelerinin sonuncusu; vefât eden din kardeşlerinin cenâzesine iştirak etmek, namazını kılmak ve onu kabrine defnetmektir. Bu, mevtâya karşı son vazife olduğu gibi, arkada kalan yakınlarına karşı da bir kadirşinaslıktır. Müslümana yakışan, sevinçli anlarında olduğu gibi kederli zamanlarında da din kardeşlerinin yanında olabilmektir. İşte cenâze, bu kederli anların en acı ve ibretli olanıdır. Cenâze merasimlerinde gönüller, derin bir tefekkür, ayrılık acısı ve hüzün ikliminde rakikleşir. Vefât eden din kardeşlerinden ibret alabilenler, ömürlerinin kalan kısmını Cenâb-ı Hakk’ın emirlerine daha büyük bir hassâsiyetle riâyet noktasında nefislerini muhâsebe imkânı bulurlar. ÖLEN KİŞİNİN ARDINDAN YAPILAN YANLIŞLAR Hâl böyleyken, günümüzde cenâzenin bu ulvî muhtevâsıyla tezat teşkil eden ve İslâmî âdâba uymayan birtakım hâl ve davranışlarla karşılaşılmaktadır. Kimi cehâletten, kimi gafletten, kimi menfaatperestlikten, kimiyse bâtıl din ve kültürlerin tesirinde kalmaktan kaynaklanan bu bid’at ve yanlışlıkların başlıcalarını maddeler hâlinde sıralayacak olursak 1. Cenâzeye çelenk göndermek. 2. Cenâzenin katafalka konularak saygı duruşunda bulunulması. 3. Cenâzenin hayattayken vazife yaptığı yerlere götürülerek başında nutuk çekilmesi. 4. Bando vb. çalgılar eşliğinde teşyî edilmesi. Ölüler Neden Hemen Gömülmeli? 5. Cenâzenin -zarûret olmadığı hâlde- morgda veya soğuk depolarda bekletilmesi. Zira İslâm’da cenâzeyi bekletmeyip bir an önce defnetmek esastır. Resûlullah Efendimiz’in bu hususta pek çok îkâzı bulunmaktadır. Nitekim Talha ibni’l-Berâ hastalandığında Peygamber Efendimiz onu ziyarete gitmiş, yanından çıkınca da orada bulunanlara şöyle buyurmuştur “Talha’ya ölümün yaklaştığını görüyorum. Ölecek olursa bana haber verin. Techîz ve tekfîn işlerinde elinizi çabuk tutun. Çünkü bir Müslümanın cesedini ailesinin yanında bekletmek uygun değildir.” Ebû Dâvûd, Cenâiz, 34 Yine Resûlullah Efendimiz, Hazret-i Ali’ye de şöyle buyurmuşlardır “Üç şeyi geciktirme! Vakti giren namazı, hazırlanan cenâzeyi ve evlendirmek için dengini bulduğun kocasız kadını.” Tirmizî, Salât, 13/171 Cenaze Neden Ilık Suyla Yıkanır? 6. Cenâzeyi kaynar veya soğuk su ile yıkamak da yanlıştır. Zira diriye gösterilen şefkat ve hassâsiyetin cenâzeye de gösterilip ılık suyla yıkanması îcâb eder. Ümmü Kays bint-i Mihsan anlatıyor “Oğlum ölmüştü. Bu sebeple çok üzüldüm. Onu yıkayan kimseye teessürle –Oğlumu soğuk su ile yıkama, onu öldüreceksin!» dedim. Ukkâşe hemen Resûlullah’a gidip benim söylediklerimi haber verdi. Allah Resûlü tebessüm ettiler ve –Böyle mi söylüyor! Öyleyse onun ömrü uzadı.» buyurdular.” Hadîsin râvîsi; “Biz, bu kadın kadar uzun yaşayan başka bir kimse bilmiyoruz.” demiştir. Nesâî, Cenâiz, 29 Cenaze Nereye Defnedilmeli? 7. Cenâzeyi bulunduğu yerden başka bir yere götürüp orada defnetmek de günümüzde sıkça karşılaşılan yanlışlıklardan biridir. Cenâze ancak, öldüğü beldede bir Müslüman mezarlığı yoksa başka bir yerde defnedilebilir. Bu da mühim bir hassâsiyettir. Zira hayattayken sâlihlerle beraber olmaya dikkat edildiği gibi, vefât eden mü’minleri de sâlihlerin arasına defnetmeye îtinâ gösterilmelidir. Cenaze Uğurlanırken Ne Yapılmaz? 8. Cenâze hizmetlerinin yaşayanlara yönelik gâyelerinden biri, ölümü hatırlamak, âhiret âlemini düşünmek ve ibret almaktır. Hattâ bu maksadı ihlâl edebileceği endişesiyle cenâzeyi teşyî ederken yüksek sesle Kur’ân-ı Kerîm okumak, tekbir getirmek ve zikir çekmek bile bazı âlimler tarafından hoş karşılanmamıştır. Bundan dolayı; tevâzu, hiçlik, sâdelik ve samimiyetin hâkim olması gereken cenâze hizmetlerinde, gösteriş ve israfa sebep olan merasimlerin icrâ edilmesi doğru değildir. Nitekim sahâbe-i kirâmdan Üseyd bin Hudayr fazîletli kişilerden biriydi. Sık sık şöyle derdi “Eğer şu üç hâlden biri üzere devamlı durabilseydim, hiç şüphesiz Cennetliklerden olurdum 1. Kur’ân’ı okuduğum veya okunan Kur’ân’ı dinlediğim zamanki hâlet-i rûhiyemi koruyabilseydim, 2. Nebî Efendimiz’in sohbetlerini dinlediğimde büründüğüm ruh hâlimi sürdürebilseydim, 3. Bir cenâze teşyîinde duyduğum hisleri devam ettirebilseydim. Evet, ne zaman bir cenâzede bulunsam kendi kendime; Acaba bu cenâzeye neler yapılacak, hâli nice olacak ve sonunda nereye gönderilecek?!» diye düşünürüm.” Bkz. Ahmed, IV, 351; Hâkim, III, 326/5260 Cenaze Namazı Ve Defin Sırasında Kadınlar Ve Erkekler Bir Arada Olabilir Mi? 9. Kadınların cenâze namazında erkeklerin arasına karışması ve mecburiyet yokken kabre gitmeleri doğru değildir. Erkekler için büyük bir fazîlet olarak teşvik edilen cenâze namazı ve kabre defin vazifesi, kadınlar için hoş karşılanmamış, “tenzîhen mekruh”[1] kabul edilmiştir. Çünkü fıtraten şefkat ve merhamet hissiyâtı yüksek olan kadınların böylesine acı ve hüzünlü durumlarda uygun olmayan davranışlarda bulunmaları kuvvetle muhtemeldir. Nitekim hanım sahâbîlerden Ümmü Atıyye şöyle demiştir “Biz hanımlar, cenâzeye iştirâk etmekten men edildik. Fakat cenâze teşyîi bize kesin olarak haram kılınmadı.” Buhârî, Cenâiz 29, İtisam 27; Müslim, Cenâiz, 34-35 Kadınlar, erkeklerin arasına karışmasalar bile cenâze namazı için gidip saf tutmaları mekruhtur. Hattâ cemaatle namaza gitmeleri de birtakım şartlara bağlanmıştır. Bilhassa kadın-erkek ihtilâtından sakınmak, en mühim şarttır. Nitekim bu maksatla Peygamber Efendimiz Mescid-i Nebevî’nin bir kapısı hakkında “Bu kapıyı kadınlara ayırsak.” buyurmuş ve erkek sahâbîler bir daha orayı kullanmamışlardır. Ebû Dâvûd, Salât, 53/571 Namazdan sonra da erkeklerle kadınların birbirine karışmaması için Efendimiz bir miktar bekler, kadınlar evlerine dağıldıktan sonra kalkar, erkekler de O’nu takip ederlerdi. Bilhassa sabah namazı, hava tam aydınlanmadan kılınır, kadınlar selâm verir vermez hemen kalkıp elbiselerine iyice bürünerek evlerine giderler, kimse onları tanımadığı gibi, bâzen onlar da birbirlerini tanıyamazlardı.[2] Peygamber Efendimiz bir gün câmiden çıkarken, erkeklerle kadınların birbirine karıştığını görünce, kadınlara seslenerek “–Çekilin! Yolun ortasından yürümeyin, yolun kenarlarından yürüyün!” buyurmuştu. Bunun üzerine kadınlar duvara yakın yürümeye başladılar. Öyle ki elbiseleri duvara takılıyordu. Ebû Dâvûd, Edeb, 167-168/5272 Hazret-i Âişe, Emevîler döneminde kadınlarla erkeklerin birbirine karıştığını görünce şöyle demiştir “Resûlullah kadınların böyle yaptığını görseydi, tıpkı İsrâiloğulları kadınlarının câmiden men edildiği gibi, onları da câmiden men ederdi.” Buhârî, Ezân, 163 İslâm, namazı cemaatle kılmaya son derece ehemmiyet verdiği hâlde, erkek ve kadın ihtilâtını önlemek için kadınları bundan muaf tutmuş ve onlar için evde namaz kılmanın, câmide kılmaktan daha fazîletli olduğunu bildirmiştir. Nitekim Allah Resûlü Efendimiz “Kadınların en hayırlı mescitleri, evlerinin köşesidir.” buyurmuştur. Ahmed, VI, 297 Bu itibarla bilhassa fitne zamanlarında, kadınların namazlarını evlerinde kılmaları îcâb eder. Ancak herhangi bir fitnenin söz konusu olmadığı zamanlarda hanımlar namaz için mescide çıkmak isterlerse, süslenmeden ve koku sürünmeden gidebilirler. Harameyn-i Şerîfeyn’de Mescid-i Harâm ve Mescid-i Nebevî’de ise, mekânın fazîleti sebebiyle, zaten ibadet maksadıyla gelmiş olan hacılar veya umreciler, orada cenâze namazı dâhil, bütün namazları mescitte cemaatle kılabilirler. Fakat süslenmemek, koku sürünmemek, kadın-erkek ihtilâtından sakınmak ve herhangi bir fitneye sebebiyet vermemek şartlarına her zaman riâyet etmeleri gerekir. Ölünün Arkasından Ağlamak Caiz Midir? 10. Ölünün ardından feryâd ü figān ederek ağlamak da doğru değildir. Hazret-i Enes’ten rivâyet edildiğine göre, Resûlullah, çocuğunun mezarı başında feryâd ederek ağlayan bir kadının yanından geçmişlerdi. Ona “–Allah’tan kork ve sabret!” buyurdular. Kadın “–Çekil git başımdan; zira benim başıma gelen felâket, Sen’in başına gelmemiştir!” dedi. Kadın, Resûlullah Efendimiz’i tanıyamamıştı. Kendisine, O’nun Allah Resûlü olduğunu söylediler. Kadın bunu duyar duymaz Nebiyy-i Ekrem Efendimiz’in kapısına koştu. Orada kendisini engelleyen herhangi bir kimse olmadığı için, doğrudan Efendimiz’in huzûr-i âlîlerine çıktı ve “–Yâ Resûlâllah! Siz’i tanıyamadım.” diyerek özür diledi. Allah Resûlü büyük bir merhametle o kadına şu nasihatte bulundular “–Hakikî sabır, felâketin ilk ânında gösterilendir!” Buhârî, Cenâiz, 32 Yine Resûlullah Efendimiz “Cenâze, mâtem sesiyle de, ateşle de takip edilmez!” buyurmuşlardır. Muvatta’, Cenâiz, 13; Ebû Dâvûd, Cenâiz, 46/3171 11. Mâtemi aşırıya götürmek, haftalarca, aylarca yas tutmak, hayata küsmek, müslümanca bir davranış değildir. 12. Ölünün ardından kötü konuşmak, geçmişlere vefâsızlık etmek ve onları unutmak da doğru değildir. 13. Kabre doğru namaz kılmak veya kabir üzerine mescit inşâ etmek de yanlıştır. Müslümanın Kabri Nasıl Olmalı? 14. Şatafatlı mezarlar yapmak ve mezar taşlarına aşırı iltifatlarla dolu ifâdeler yazmak, İslâm ahlâkına da kulluk âdâbına da uygun değildir. Ölen kişi ne kadar fazilet sahibi biri olursa olsun, onun Cennetlik olacağını biliyormuş gibi teminat verircesine kat’î ifâdelerde bulunmaktan sakınmak gerekir. Şu ibretli hâdise, bu hakîkati ne güzel îzah etmektedir Zühd ve takvâsıyla bilinen Osman bin Maz’ûn, Medîne’de Ensârî kardeşinin evinde vefât etmişti. Evin hanımı Ümmü’l-Alâ “–Ey Osman! Şehâdet ederim ki şu anda Allah Teâlâ sana ikram etmektedir.” dedi. Resûlullah Efendimiz müdâhale ederek “–Allâh’ın ona ikram ettiğini nereden biliyorsun?” buyurdular. Kadın “–Bilmiyorum vallâhi!” deyince de Allah Resûlü şöyle buyurdular “–Bakın, Osman vefât etmiştir. Ben şahsen onun için Allah’tan hayır ümîd etmekteyim. Fakat ben peygamber olduğum hâlde, bana ve size ne yapılacağını yani başımızdan ne gibi hâller geçeceğini tam olarak bilmiyorum.” Ümmü’l-Alâ der ki “‒Vallâhi, bu hâdiseden sonra hiç kimse hakkında bir şey söylemedim, sadece Rabbimden hayır ümîd ettim.” Buhârî, Tâbîr, 27 Sâlih kulların yüreklerini titreten en mühim hususlardan biri de, kendilerine yapılan aşırı iltifatlar sebebiyle Cenâb-ı Hakkʼın huzûrunda hesâba çekilme endişesidir. Nitekim bu endişe sebebiyle, ilim ve irfanda “Güneşler Güneşi” diye anılan Hâlid-i Bağdâdî Hazretleri, mezar taşına övgü ve iltifat ifâdeleri yazılmamasını vasiyet etmiştir. Ölü İçin Para karşılığı Kur’an Okumak Caiz Midir? 15. Defin sırasında veya daha sonra, ölü için “para karşılığında” Kur’ân okutmak, hatim indirtmek, yine ölü için muhtelif gün ve yıl dönümlerinde “ücret mukâbili” mevlid okutmak, ziyafet vermek, bid’at sayılmıştır. Ölüm münâsebetiyle Kur’ân okunmasının, okuyan için sevâba vesîle olacağı gibi ölene de fayda sağlayacağı ümîd edilir. Lâkin bunun başkasına ücret mukâbili yaptırılması ve Kur’ân okuyanların Allah rızâsını değil de alacakları para veya hediyeyi gâye edinmesi, bu fiilin bütün fazîlet ve ecrinin zâyî olmasına sebebiyet verir. Devir Adeti Caiz Mi? 16. Cenâzenin defninden sonra uygulanan “devir” âdeti de bid’at hâline getirilen işlerdendir. Mevtâyı ibadet borçlarından kurtarmak niyetiyle yapılan “iskāt”ı, bir “hîle-i şerʼiyye”ye çevirmemek îcâb eder. İmam Muhammed’in, zarûretler sebebiyle tutulamayan ve kazâ etmeye de güç yetirilemeyen oruçların yerine fidye verilmesine kıyas ederek, kılınamamış namazların da affedilmesi ümîdiyle, “iskāt-ı salât” tâbir olunan bir ictihâdı mevcuttur. Buna göre, kılınamamış her vakit namaz için, bir fakirin bir günlük yiyecek ihtiyacının karşılanması veya buna tekâbül eden belli bir meblâğın infâk edilmesi gerekmektedir. Ancak yapılacak olan bu infak, miktar bakımından hiçbir değişikliğe uğramadan, aynen muhtaca intikâl ettirilmelidir. İmam Muhammed Hazretlerinin bu ictihâdından üç mühim fayda mülâhaza edilmektedir 1. İnfâka teşvik ve infâk edenin ecre nâil olması, 2. Muhtaçların sevinip mevtâ için duâ etmeleri, 3. Mevtâ için Cenâb-ı Hakk’ın af ve rahmetinin ümîd edilmesi. Mevtânın hayrına yapılmakta olan “iskāt” muâmelesi, -maalesef- günümüzde kimileri tarafından “devir”[3] yapılmak sûretiyle asıl gâyesinden uzaklaştırılarak İslâm’ın rûhuna zıt bir mâhiyete büründürülmüştür. “Devir” adı verilen bu uygulama, bir nevî hîleye dönüştürülmüştür. Bu tür yanlış bir uygulama ile, îfâ edilmemiş bir ibadet, hakîkatte infâk edilmemiş sadaka görünümlü bir davranışla telâfî edilmeye çalışılmaktadır. Şöyle ki; âhirete intikâl etmiş bir kimsenin, üzerinde bulunabilecek muhtemel namaz borçlarından[4] kurtulması maksadıyla, ortaya bir miktar para konulmakta ve bunun hâlis bir niyetle ihtiyaç sahiplerine intikâl ettirilmesi gerekirken, -maalesef- çoğu kere birkaç kişi arasında “ قَبِلْتُ aldım, kabul ettim; وَهَبْتُ hibe ettim” ifâdeleriyle elden ele devredilmekte, bununla da güyâ infâk edilen meblâğın miktarı -fiilen değilse de hükmen- çoğaltılmış olmaktadır. Az bir parayı bir insana -niyet unsuru baştan belli olan bir hareketle- önce verip sonra geri almak, daha sonra bir başkasına verip tekrar geri almak ve bu sûretle hazır bulunanlar sayısınca bu meblâğın çoğalmış olduğuna ve hayrın arttığına inanmak, bunu yapanların ancak kendilerini kandırabildikleri çirkin bir bid’attir. Bilhassa varlıklı kişilerin böyle bir yola tevessül etmeleri ve bundan bir netice ummaları, çok daha hayret vericidir. Üstelik bu durum, İslâm’a karşı menfî bir şartlanma ve tenkit nazarıyla bakanların, büyük bir mantıksızlık olarak telâkkî edebileceği ve -hâşâ- Allâh’ı aldatmaya çalışmak gibi görebileceği, abesle iştigalden başka bir şey değildir. Miras Paylaşımında Anlaşmazlığa Düşmek Caiz Mi? 17. Mal hırsına ve nefsânî arzulara kapılarak, mîras yüzünden akraba ile düşman hâline gelmek de son derece yanlış bir durumdur. Mü’minler, mîrâsı Cenâb-ı Hakk’ın istediği şekilde taksim etmeli, akrabalık bağlarını zayıflatacak bir davranışa mahal vermemelidir. Maalesef bugün, îman ve İslâm ile irtibatları zayıflamış bulunan niceleri, Allâh’ın takdir ve taksîmine rızâ göstermeyerek akraba arasına öfke ve dargınlık ateşi düşürmektedirler. Hâlbuki Cenâb-ı Hakk’ın bu husustaki emirlerine uymayanlar için, çok ağır tehditler vârid olmuştur. Kur’ân-ı Kerîm’de pek çok mevzu ana hatlarıyla anlatılırken, mîrâsın nasıl taksim edileceği hususu, tafsilâtıyla ve en açık ifâdelerle net bir şekilde beyân edilmiş,[5] sonra da şöyle buyrulmuştur “İşte bunlar, Allâh’ın koyduğu sınırlardır. Kim Allâh’a ve Resûl’üne itaat ederse Allah onu, zemininden ırmaklar akan Cennetlere koyacaktır; orada devamlı kalıcıdırlar; işte büyük kurtuluş budur.” en-Nisâ, 13 “Kim de Allâh’a ve Rasûl’üne karşı isyan eder ve sınırlarını aşarsa Allah onu, devamlı kalacağı bir ateşe sokar ve onun için alçaltıcı bir azap vardır.” en-Nisâ, 14 Ölünün Yedisi, Kırkı ve Elli İkisi Var Mıdır? 18. Ölünün ardından; yedisi, kırkı veya elli ikisi gibi belli gün ve gecelerde mevlid veya hatim gibi merasimler tertib etmek hususunda da Kur’ân-ı Kerîm’e veya hadîs-i şerîflere dayanan herhangi bir bilgi veya tavsiyeye rastlanmamıştır. Vefât eden mü’min için her zaman istiğfâr etmek, onun adına sadakalar vermek ve Kur’ân-ı Kerîm okumak lâzımdır. Bunu yapmayı belli günlere hasretmek, vefât edenleri diğer günlerde unutmaya, dolayısıyla daha az hatırlamaya sebep olur. Diğer taraftan, bilmeyen kimseler, belli günlerde yapılan bu nevî merasimleri, İslâmî bir emir ve kâide zannetmeye başlayabilirler. Ölünün ardından; yedisi, kırkı ve elli ikisi gibi günlerde mevlid veya hatim okuyup okutma geleneğinin ancak, bu vesîleler de olmasa ölünün büsbütün unutulması mahzurunu ortadan kaldırmak için ihdâs edilmiş olduğu düşünülebilir. Ancak böyle bir gelenek zarûreti de olmasa unutulup gitmek, bir bakıma ölen kimsenin gönüllerde yeteri kadar kıymetli hâtıralar bırakamadığının da acı bir delili olur. Bu hâle düşmemek için Hazret-i Ali şu îkazda bulunur “Sâlih ve sâdıklarla beraber ol. Onlarla ünsiyet kur ki onların şahsiyet ve karakteri sana sirâyet etsin. Öyle kâmil bir hayat yaşa ki; insanlar hayattayken seni özlesinler, vefâtından sonra da sana hasret kalsınlar!..” Şâir de âdeta bu mânâyı ifâde edercesine şöyle seslenir Seni annen doğurup attığı gün dünyaya, Ağlıyordun; bütün âlem gülüyordu bir yanda, Şimdi öyle bir ömür sür ki, ölürken gülesin; Çağlasın gözyaşı hâlinde cihân arkanda… Ardında hayırlı nesiller, güzel hâtıralar, faydalı eserler ve hayır duâlar bırakarak Allah yolunda dolu dolu bir “hizmet ömrü” yaşayan sâlih zâtların cisimleri toprak altına girse de, isimleri asırlar boyunca gönüllerde yaşamaya devam eder. Nitekim Mevlânâ Hazretleri bir rubâîsinde şöyle buyurur “Ölümümüzden sonra mezarımızı yeryüzünde aramayın. Bizim mezarımız, âriflerin gönüllerindedir.” Gönüllere silinmez bir muhabbet imzası atarak gök kubbede hoş bir sadâ bırakabilen sâlih kullara ne mutlu!.. Dipnotlar [1] Mekruh; dînen haram olmamakla beraber, ancak zarûrî hâlde câiz olan ve normal hâllerde terk edilmesi gereken şeylerdir. Tenzîhen mekruh ise, helâle yakın mekruhtur. [2] Bkz. Buhârî, Ezân, 162-166. [3] Devir Nakdî bedeli vermek yerine muayyen bir miktarı bir bez parçasının içine koyup fukaraya hibe etmek, sonra onu hibe yoluyla tekrar geri almak ve borç bitinceye kadar bu işe devam etmeye denir. Böyle bir tatbikat Resûlullah, tâbiîn ve tebe-i tâbiîn devirlerinde yoktur. Lâkin “iskāt”a hicrî ikinci asrın sonlarında, “devir” sûretiyle iskāta ise hicrî beşinci asırda cevaz verilmiştir. Zamanımızda âdet hâline gelmiş olan ve İslâm’ın kaynaklarına dayandığı sanılan devir âdeti, infakta cimriliğe ve ibadetlerde tembelliğe sebep teşkil eden bir bid’at mâhiyetindedir. Bu bakımdan, devir âdetinin terk edilmesi ve mevtâ nâmına doğrudan doğruya sadaka verilmesi, hayırlar yapılması, kusurlarının affı için de Allah Teâlâ’ya yalvarılması gerekir. Böylece hem sünnete uygun hareket edilmiş, hem de yapılan mâlî ibadetler, hayırlar ve sadakalar, gerçek sahiplerini, yani ona muhtaç olan şahısları bulmuş olacaktır. Hayrettin Karaman, Ebediyet Yolcusunu Uğurlarken, s. 81-85 [4] Bu namaz borçlarından kastedilen şudur Vefât eden bir kimsenin hayattayken kılamadığı veya ihlâs ve huşû gibi bâtınî şartlarına lâyıkıyla riâyet edemeden kılmış olduğu namazlardır. Yoksa burada, böyle bir telâfi yoluna güvenerek gevşeklik ve tembellik sebebiyle edâ edilmemiş namazlar kastedilmemektedir. [5] Bkz. en-Nisâ, 11-12. Kaynak Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları İslam ve İhsan
ölünün arkasından kaç yasin okunur