cash. Sünnet nedir, İslam’da sünnet anlayışı, Sünnet çeşitleri kaça ayrılır? Sünneti farz ve vacipten ayıran özellikleri nelerdir? Sünnet kelimesinin anlamı ne demek? Peygamber efendimizin belli başlı sünnetleri hangileridir? Sünnet ve Sünnet-i Seniyye ile ilgili ilmihal bilgileri…Sünnet Nedir, Kısaca Sünnet TanımıSünnet Arapça kökenli bir kelime olup sözlük anlamı olarak “tarz, yol, prensip” anlamlarına dinine göre Sünnet kelimesinin anlamı ise Peygamber Efendimiz Sallallâhu Aleyhi ve Sellem’in söz, fiil ve davranışlarının tümü anlamına veya Sünnet-i Seniyye Nedir?Hz. Peygamber Sallallâhu Aleyhi ve Sellem’in söz, fiil ve yaşantısının genel bir ifadesi olup fıkıh usulünde Kur’an-ı Kerim ile birlikte İslâm dininin Kur’ân-ı Kerîm’den sonraki ikinci ana kaynağını teşkil dilinde, özellikle de ilmihal literatüründe sünnet ise, Hz. Peygamber’in yolunu izleyerek yapılan fakat farz ve vâcip kapsamında olmayan fiiller dinine göre Hazreti Peygamber Efendimiz Sallallâhu Aleyhi ve Sellem’in farz olarak tanımlanan Kuran emirleri dışındaki davranışları, sözleri, takrirleri yani susarak onaylama gibi fiillerine verilen addır. Fıkıh’ta Ef’ali mükellefin yani mükellef çağına giren yani buluğ olan her aklı başında Müslümanın yapabileceği fiiller anlamına yönden Sünnet bir yandan Kur’ân-ı Kerîm’in açıklanma gereği olan âyetlerini açıklarken diğer yandan yapılması gereken davranış ve fiileri açıklayarak ayrıyeten Kur’ân-ı Kerîm’de açıkça belirlenmemiş olan hükümleri Sünnet Nedir?Sünnet kelimesi İslam dininde yerine ve zamanına göre farklı anlamlarda ve SünnetKitap ve Sünnet ifadesindeki sünnet; Peygamber Efendimiz’in hadis-i şerifleri ve Sünnet Arasındaki Fark Nedir?Farz ve Sünnet ifadesindeki sünnet; Peygamber Efendimiz’in farz olmayıp ama yaptığı fiiller ve davranışlar olarak kullanılan sünnet ifadesi; İslamiyet anlamını taşır. Peygamber Efendimiz’in yaptığı her iş, fiil, davranış ve söz sünnet olduğundan dolayı İslamî esaslar da sünnet anlamına SünnetFarz namazlarda kılınan sünnet namazlar yine Peygamber Efendimiz’in sünnetindendir. Ayrıca Peygamber Efendimiz’in kıldığı ve tavsiye ettiği nafile namazlar da Teheccüd namazı, işrak namazı, evvabin namazı gibi.. sünnet olarak Sünnet Ne Demek?Ehli sünnet kurtuluş fırkası, cemaati anlamına gelir. İmam-ı Rabbani hazretleri’nin buyurduğu bir hadis-i şerifte “Ümmetim 73 fırkaya ayrılır, 72’si Cehenneme gider, yalnız bir fırka kurtulur. Bu fırka, benim ve Ashabımın yolunda gidenlerdir” buyurur Tirmizi. Bu fırkaya Ehl-i sünnet vel cemaat sünnet dinî literatürde, dini anlama ve yaşamada Allah’ın kitabını ve Hz. Peygamber’in sünnetini rehber edinen ve sahâbenin yolunu izleyen ümmet çoğunluğu anlamında kullanılan bir terim olarak grup mensupları sünnete bağlı oldukları ve cemaat ruhundan ayrılmadıkları düşüncesiyle kendilerini “Ehl-i sünnet ve’l-cemâat” adıyla da anmış, “ehl-i hak” terimini de çoğunlukla Ehl-i sünnet anlamına sünnet de, hadiste geçen “kurtuluşa erenler” ifadesinden hareketle kendisini “fırka-i nâciye” olarak nitelendirmiştirMüslüman çocukların Sünnet olmasıSünnet Kaça Ayrılır?Sünnet kendi içinde üç kısma ayrılırMüekked SünnetGayr-i Müekked SünnetZevâid SünnetMüekked SünnetHz. Peygamber devamlı yaptığı ve yapmaya devam ettiği, sırf bağlayıcı ve kesin bir emir olmadığını göstermek için nâdiren terkettiği fiillere müekked sünnet bir bakıma dinî vecîbeler için koruyucu ve tamamlayıcı bir nitelik de taşımakta olup önem yönüyle farz ve vacipten sonra üçüncü sırada öğle ve akşam namazlarının sünnetleri, ezan, cemaatle namaz gibi sünnetler müekked nevi sünneti yerine getiren Allah katında hoş karşılanır, övgüye lâyık görülür, sevap kazanır. Terkeden cezaya ve günaha çarptırılmasa da dinen azarlanmayı ve kınanmayı hak yandan farz namazların cemaatle kılınması, ezan gibi dinî şiârlardan olan sünnetin fert planında terki câiz olmakla birlikte toplum olarak terk ve ihmali câiz Müekked SünnetPeygamber Efendimiz ibadet ve taat türünden olup bazen yaptığı bazen da terkettiği veya çoğu zaman yaptığı bazen da terkettiği fiil ve davranışlara gayr-i müekked sünnet ve müstehap, hatta mendup tabirleri de çoğu kez bu anlamda ve yatsı namazlarının farzlarından önce kılınan dörder rekâtlık ilk sünneti ve vâcip kapsamında olmayan infak ve yardım gibi sünnetler tür sünneti yerine getiren sevap ve övgüye lâyık görülür, terkeden dinen kınanmaz. Bu iki sünnet müekked ve gayr-ı müekked çeşidine “hüdâ sünneti” de SünnetPeygamber Efendimiz Allah katından bir tebliğ veya Allah’ın dinini açıklama niteliği taşımaksızın insan olması itibariyle yaptığı normal ve beşerî davranışlara ise zevâid sünnet veya âdet sünneti Peygamber’in giyim ve kuşam tarzı, yeme ve içme adabı, zevkleri, oturması, kalkması, uyuması, yürümesi, kına ile saç sakal boyayışı ile saç ve sakal şekli gibi insani yaşayış tarzı olan sünnetler bu fiiller dinî mükellefiyet çerçevesinde değildir. Yapılması dinen tavsiye de birlikte bir Müslüman Hz. Peygamber’in bu tür davranışlarını ona olan sevgi ve bağlılığından dolayı yaparsa sevap ve övgüye lâyık olur. Terkederse kınanmaz ve günah işlemiş SünnetAyrıca belirli bir vakti bulunan yani farz namazlardan önce ve sonra kılınması sünnet olan namazlar için, Şâfiî mezhebinde ayrıca vitir namazı ve şevvalde tutulan altı gün oruç için revâtib sünnet tabiri kullanılır. Fakihlerin çoğunluğuna göre teravih namazları da revâtib sünnetler arasındadır. Bunların bazıları müekked, bazıları gayr-i müekked Farz ve Vacipten Ayıran Özellikler Farz; fıkıh ilminde, Allah ve Resulü’nün mükelleften yapılmasını kesin ve bağlayıcı tarzda istediği fiil demektir. Farz, yapılması kat’i delillerle sabit olan ilahi emirlerdir. Farzı terketmek haramdır. Farzı işlemek sevap, özürsüz olarak terkedilmesinde ise Allah tarafından azap Farz kadar kesin olmamakla birlikte yapılması zanni delil ile sabit olan ve kuvvetli bir delil ile yapılması emredilen olan ibadetlere örnek olarak ise; Bayram Namazları, Vitir Namazı, Kurban Kesmek gibiSünnet; Peygamber Efendimiz kesin ve bağlayıcı olmayan tarzda yapılmasını istediği veya tavsiye ettiği fiillerin tamamını kapsamak üzere farz ve vacip olmayarak yaptığı ve bize de tavsiye ettiği ibadetler ve inkâr, kişiyi dinden çıkarır, tekfir, küfür sebebi olur. Geçerli mazereti bulunmadığı halde farzı terk eden kimse fâsık, günahkar durumuna düşer. Vâcibin inkârı kişiyi dinden çıkarmaz, küfrü gerektirmez ancak günah işlemiş olur. Sünnette ise vacip kadar olmasa da inkar eden kimse günah işlemiş vaciplerinden herhangi birinin yapılmaması namazı bozmaz. Ancak namazın vaciplerinden birini unutarak veya yanlışlıkla terk etmek sehiv secdesi yapmayı gerektirir. Eğer kasten terkedilmişse namazın yeniden kılınması sünnet terkedilirse namazın sevabı azalır. Namaz bozulmaz. Vacibin kasten terkedilmesi namazın yeniden kılınmasını gerektirirken, sünnetlerin kasten terkedilmesi namazın tekrar kılınmasını gerektirmez ancak sevabını Diğer Konularİslam’ın 32 Farzıİslam’ın 5 Şartı5 Vakit NamazNafile NamazlarHangi Namaz Kaç Rekattır?Din tanımı nedir?Fıkıh ne demek? İslam’da Fıkıh
Sünnet düğünü nasıl tebrik edilir? Yavrunuzun sünnet düğününü tebrik eder hayırlara vesile olmasını temenni ederim. Hayırlı olsun. Oğlunun erkekliğe ilk adımı, Allah daha nice güzel günlerini göstersin. Ne güzel bir gün oğlunuz artık erkek oldu umarım düğününde halay yapan doktora ne denir?Sünnet çocuk cerrahları ya da çocuk ürologları tarafından yapılmalı Bu dönemde de herhangi bir nedenden dolayı sünnet yapılmamışsa 6 yaşından sonra sünnet işleminin yapılması uygun olmaktadır. Genel anestezi altında yapılması en önemli şartlardan biridir ve çocuğa olan psikolojik travmayı önemli ölçüde neden sünnet olur?Sünnet idrar yolu enfeksiyonları ve cinsel yolla bulaşan hastalıklardan koruyucudur. Sünnetli erkeklerde HPV denen virüs daha az sıklıkta görüldüğü için sünnet erkekleri HPV'nin yol açtığı penis kanserinden, bu erkeklerin eşlerini de rahim ağzı kanserinden edilen çocuk ne giymeli?Oğlunuzun en rahat edeceği kıyafetleri giydirmekte serbestsiniz. Sünnet sonrası evinize gittiğinizde yapmanız gereken sadece 5-7 gün süreyle, penisin iç çamaşır ya da alt bezine yapışmasını ve enfeksiyon kapmasını önlemek için reçete ettiğimiz kremi kullanmak düğünü nasıl olmalı?Açıklama Sünnet düğünü erkek çocuğun sünnet ettirilmesinin kutlanmasıdır. … Perşembe günü yengeler düğün sahibi adına çok yakınlara kına, tanıdıklarına da şekerle sünnet düğününe çağırırlar. Düğün evinin erkekleri de çağırılması gereken erkek tanıdıkları Pazar günü sünnet düğününe davet davetiyesine ne yazılır?Allah emri Peygamberimiz sünnetini yerine hayırlı günümüzde sizleri de aramızda görmek istiyoruz…. Haber saldık her yere, eşe dosta herkese, kes artık sünnetçi amca bizi fazla bekletme. Tum dostları bekleriz sünnet düğünümüze….Sünneti kim yapar?Ülkemizde sünnet, en eski hekimlik uygulamalarını düzenleyen kanunda belirtildiği gibi hekimler, sağlık memurları ve hatta uygun süre bir sağlık memuru ile çalışan kişilerce bile yapılabilmektedir. Ancak günümüzde en yaygın çocuk cerrahları, ürologlar ya da genel cerrahlar tarafından yapılmaktadır.
Nesh, lügatte İzale etmek, gidermek, yok etmek, değiştirmek, tebdil, tahvil ve nakletmek manalarına gelir. Istılahta ise Şer’i bir hükmün, ondan sonra gelen şer’i bir delil ile kaldırılmasıdır. Tıpkı yeni çıkarılan bir kanunla bir evvelki kanunun yürürlükten kaldırılması gibidir. Sonradan gelen şer\’i delil “nasih=nesheden”, kaldırılan şer’i hükme ise “mensûh = neshedilmiş” denir. Artık onunla amel edilmez. Burada ifade edelim ki, nesh muvakkat olarak konulan şer\’i bir hükmün, zamanı gelince şer\’i bir delil ile son bulduğunu bildirmekten ibarettir. Bu bakımdan nesh, ALLAH Teâlâ\’ya göre beyan, insanlara göre ise hükmü başka bir delille değiştirmek, tebdil etmektir. Çünkü o hükmün hangi zamana kadar devam edeceğini Cenab-ı Hakk önceden bilmektedir. İnsanların ise bu konuda bilgisi bulunmamaktadır. Nesh halinde bazen bir hükmün yerine başka bir hüküm konulabileceği gibi, bazen de sadece hüküm kaldırılmış olur. Meselâ, Namazda Kudüs\’e yönelme hükmü kaldırılmış, onun yerine Kâbe’ye yönelme hükmü getirilmiştir. Hâlbuki mut\’a nikâhı ve şarabın içilmesi neshedildiği halde onların yerine başka hükümler getirilmemiştir. Yeni konan hüküm, neshedilen hükme eşit olabileceği gibi, bazen ondan daha hafif veya daha ağır Nisa sûresi 160. ayet-i kerimesinde Yahudilere bir kısım helalin haram kılındığı belirtilir. Ağır hükümden tağlîz vazgeçilir, yerine hafif hükümler tahfif konur. Enfal suresinin 66. ayet-i kerimesinde bunun örneği görülür. Nesh, aklen ve naklen caizdir Nesh, aklen caiz ve haddi zatında vakidir. Şöyle ki ALLAH Teâlâ kulları hakkında dilediği gibi tasarruf edebilir. Kullarını bir zaman bir hükme, diğer bir zaman da başka bir hükme tabi tutabilir, buna kimsenin itiraz hakkı yoktur. Bununla birlikte ALLAH Teâlâ, hakimdir, rahimdir, kullarının faideleri için bazı hükümlerini tebdil buyurmasına ne mani vardır? Zamanların, mizaçların değişmesiyle ilaçlar da değiştiği gibi vakitlerin değişmesiyle insanların maslahatları değişebilir. İşte bundan dolayı bazı hükümlerde değişikliğin olması aklen caiz ve hikmete muvafıktır, uygundur. Nesh naklen de caiz ve sabittir. Müşriklerin ve Yahudilerin “Muhammed\’i görmüyor musunuz ki! Ashabına bugün bir şeyi emrediyor sonra, onu yasaklayarak tersini emrediyor. Bugün bir söz söylüyor, yarın ondan dönüyor. Bu Kur\’an, Muhammed\’in kendi tarafından uydurduğu sözden başka bir şey değildir” demeleri üzerine şu ayet-i kerîme nazil oldu “Biz bir ayet-i, nesh ettiğimiz diğer bir ayetin yerine getirdiğimiz vakit ki, ALLAH Teâlâ neyi indireceğini çok iyi bilendir, dediler ki Sen ancak bir iftiracısın. Hayır! Onların pek çoğu bilmezler.”2 “Biz neshettiğimiz yani hükmünü diğer bir ayetle değiştirdiğimiz veya unutturduğumuz bir ayetin yerine ya ondan daha hayırlısını yahut onun benzerini getiririz. Şüphesiz ALLAH Teâlâ\’nın her şeye ziyade kadir olduğunu bilmedin mi? Elbette bildin.”3 İşte, arz edilen bu ayet-i kerimeler neshi haber vermektedir. Nitekim önceki peygamberlerin şeriatlarında nesihler vuku bulduğu gibi, peygamberlerimizin şeriatı da önceki şeriatları neshetmiştir. Aynı şekilde, efendimizin getirdiği fer\’i hükümlerde de neshin vukuu görülmektedir. Meselâ Kıblenin tahvili buna delildir. Bunların hepsi bir hikmeti ilahiyye gereğidir. Cenab-ı Hak bu meseleleri zaten ilmî ezelisiyle böyle bilip takdir buyurmuştur. Zamanı gelince de bunları Peygamberleri vasıtasıyla kullarına bildirmiştir. Bu cihetle ALLAH Teâlâ\’nın ilminde ve takdirinde asla bir değişiklik olmuş sayılmaz. Bilâkis bu, idarî ve içtimaî bir hikmet ve maslahata binaen böyle takdir edilmiştir. İslâm âlimlerinin ekserisi, neshin Kur’ân-ı Kerîm\’de mevcud olduğunu kabul etmişlerdir. Bunlar, Kur’ân-ı Kerim\’in kendisinden önceki kitapları neshine ilaveten, yeni kurulmaya başlayan İslam nizamının inkişaf ve tekamülü için nesih keyfiyetini tabiî birşey olarak karşılamışlardır. Neshin Şartları 1- Mensûh gibi, nâsihin de fer\’i, şer\’i delil olması gerekir. 2- Nâsihin, mensûh delil kuvvetinde veya ondan daha kuvvetli olması gerekir. Başka bir ifadeyle, şer\’i delil Kur\’an ve Sünnet nassı yani ayet-i kerime veya sahih hadis-i şerif olmalıdır. İcma ve kıyas, Kur\’an ve Sünnet kuvvetinde olmadıkları için nâsih olamazlar. Şöyle ki Kıyas ile, icma ile bir şer\’î hüküm nesh edilemez. Çünkü nesh, yalnız Resûli Ekrem Efendimizin hayatında vaki olabilirdi. O\’nun hayatında ise nesh, kıyas ile veya icma ile değil, ancak kendisinin beyanatı ile malûm olabilirdi. Bir de kıyas, bir zannî delildir. Nass ile sabit bir hükmü nesh edemez. İcma ise Efendimizin zamanında cari olamazdı, dinî hususlarda bizzat kendisine müracaat edilirdi, kendisinin beyanatı aksine bir icma vukuu tasavvur olunamazdı. İcma, Resûl-i Ekrem Efendimizin beyanının altındadır. Resûlullah Efendimizin tek başına beyanatı kafidir. İcma, Efendimiz hayatta iken bir hüccet olamazdı. Efendimizin zamanından sonra ise nesh cari olamaz ki, icma ile vaki olabilsin. Velhasıl Kıyas ile icma, ne nâsih ve ne de mensûh hiçbiri olamaz. 3- Nâsih delil, mensûh hükümlerden sonra gelmiş olmalıdır. 4- Eğer nesih sarih değilse, her iki nassın tevfîkı yani bağdaştırılması imkansız bulunmalıdır. Muarız nassların bağdaştırılması mümkün olan yerlerde nesih cihetine gidilmez, tevfik veya te\’vil ciheti tercih edilir. Neshin zamanı Nesh, efendimiz zamanında vuku bulmuştur. O\’nun vefatından sonra ise neshin vuku bulması mümkün değildir. Çünkü nesih vahiy yoluyla olmaktadır. Vahiy dönemi O\’nun vefatıyla bittiğine göre, O\’ndan sonra neshin vuku bulması da düşünülemez. Neshin mahalli, yeri 1- Fer\’î, şer\’î hükümlerde nesh cereyan eder. Ancak nasslarda o hükmün kıyamete kadar devam edeceğine dair bir delil bulunursa, o naslarda nesih cereyan etmez. Meselâ, “Onların şahitliklerini ebediyyen kabul etmeyin.”4 ayet-i kerimesindeki “Ebeden” sözü bu hükmün kalkmayacak şekilde daimi olduğunu gösterir. Enes b. Malik den rivayete göre Efendimiz “Cihad, ALLAH Teâlâ\’nın beni peygamber olarak gönderdiği bu günden, bu ümmetin Deccâl\’e karşı savaşacak en son ferdine kadar cereyan edecektir. Onu, ne imamın zâlim olması, ne de âdil olması ortadan kaldıramayacaktır.”5 Hadis-i şerifi de, cihad hükmünde neshin mümkün olmadığını, cihadın kıyamete kadar devam edeceğini açıkça ifade etmektedir. İtikadi hükümler yani iman esasları da zamanla değişmeyecekleri için nesih vuku bulmaz. Aynı şekilde, hissi ve akli hükümlerde de nesih düşünülemez. Meselâ, “Ateş yakıcıdır, alem hadistir” sözlerinde olduğu gibi. Çünkü bunlar, mahiyetleri icabı zamanla değişmezler. Haksız yere adam öldürmek, zulmetmek, yalan söylemek gibi aklın kötülüğüne hükmedilebileceği kötülükleri yasaklayan ve bunlardan sakındıran nasslarla, adalet, anababaya iyilik, ikram gibi iyiliğini insanın kavrayabileceği hukukî, ahlâkî hükümleri ihtiva eden nasslarda nesih düşünülemez. Tarihi hadiselerden haber veren nasslarda da nesih tasavvuru mümkün değildir. Meselâ, Âd kavminin sarsıntıyla yok edildiğini bildiren âyet-i kerimelerde nesih düşünülemez. Ayet-i kerime ve hadis-i şerifler arası nesh Ayet-i kerimenin ayet-i kerimeyle, hadis-i şerifin hadis-i şerifle neshi ittifak edilen noktadır. İhtilaf; âyet-i kerimenin hadis-i şerifi, hadis-i şerifin âyet-i kerimeyi neshindedir. Bunlar yanında sünneti âhâd, mütevâtir bölümlerine ayırarak nesih vak\’ası içinde her biri için ayrı iddiada bulunanlar vardır. Burada Kur’ân-ı Kerim\’in sünneti, sünnetin ayet-i kerimeyi neshini gösteren misallere yer vereceğiz. Kur’ân-ı Kerim ayet-i kerimelerinin neshi 1- ayet-i kerimenin ayet-i kerimeyi neshi Ayet-i kerimelerin hepsi sübut yönünden eşit olduğu için birbirini neshetmesi caiz ve vâkîdir. Meselâ Mirasla ilgili âyet-i kerimeler gelmeden önce, kişinin servetinden ana, baba ve akrabalarına bir miktar verilmesi için vasiyet etmesi “Birinize ölüm geldiği zaman, eğer bir mal bırakacaksa anaya, babaya, yakınlara uygun bir biçimde vasiyet etmek ALLAH Teâlâ \’dan korkanlar üzerine bir borçtur.”6 ayet-i kerimesiyle farz kılınmıştı. Ancak, Nisâ sûresinde gelen 11 ve 12. miras âyet-i kerimeleri ile herkesin hakkı kesin ve net olarak belirlenmiş, Ebu Ümame den rivayete göre Efendimiz de “ALLAH Teâlâ her hak sahibine hakkını vermiştir. Öyleyse varise vasiyet yoktur.”7 buyurmuş, böylece yukarıdaki âyet-i kerime neshedilmiştir. Fakat mirastan payı olmayan akraba ve düşkünlere ve hayır müesseselerine vasiyet bâkidir. Her Müslüman gönüllü olarak servetinin üçte birini istediği yere vasiyet edebilir. 2- Âyet-i kerimenin hadis-i şeriflerle neshi Ebu Hanife, İmam Malik gibi alimler Sünnetin de vahiy mahsûlü olduğunu ileri sürerek mütevatir ve meşhur sünnetle Kur’ân-ı Kerim ayet-i kerimelerinin neshedilebileceğini ifade etmişlerdir. Meselâ, Bakara sûresi, 180. ayet-i kerimesinin sünnetle neshi gibi. Sünnetin neshi 1- Sünnetin Kur’ân-ı Kerim’le neshi İmam Şafii’den başka alimler, sünnetin Kur’ân-ı Kerim’le neshini caiz görmüşlerdir. Meselâ, efendimiz Medine\’ye hicret ettikten sonra Beyti Makdis\’e yönelerek namaz kılmışlardır. Sonradan bu sünnet “Yönünü Mescidi Haram\’a çevir”8 ayet-i kerimesiyle nesholunmuştur. 2- Sünnetin sünnetle neshi Mütevatir ve meşhur sünnetle sünnetin bütün nevilerinin neshi caizdir. Ahad sünnetin ahad sünnetle neshine bir mani bulunmamaktadır. Meselâ, İslam\’ın başında putperestliğin tesirini azaltmak için Hz. Peygamber Efendimiz insanları kabir ziyaretinden menetmişti. Sonradan İslam kökleşip, iman kalplerde iyice yerleşince artık, kabirlere tapınmak mevzubahis olmayınca bu hükmü, Büreyde den rivayete göre “Ben sizi kabirleri ziyaretten men etmiştim. Artık onları ziyaret edebilirsiniz. Çünkü onlar size ahireti hatırlatır.”9 buyurarak neshetmiş ve bu yasağı kaldırmıştır. Neshi Tesbit ve Bilme Yolları Bir hükmün nâsih ve mensuh olduğu dört yolla bilinir. 1- Hz. Peygamber Efendimizin beyanı ile neshin bilinmesi Hz. Peygamber Efendimizin bazan açık olarak nesih ifadesini kullanarak bazan da neshe delalet edecek zımnî beyanlarıyla neshe işaret etmiş olabilir. Meselâ kabirleri ziyaret yasağının kaldırıldığı bizzat kendi ifadelerinde yerini bulmuştur. 2- Sahabenin verdiği bilgilerle neshin tesbiti ve bilinmesi Hz. Ali “Resûlullah Efendimiz, cenaze geçerken kalkmamızı bize emrederdi, kendisi oturdu, bize de oturmamızı emretti.” sözü10 ile Sa\’d nun “Biz secdeye giderken ellerimizi dizlerimizden önce yere koyardık, ellerimizden önce dizlerimizi yere koymakla emrolunduk.” sözleri11 buna açık birer misaldir. Bir de sahabinin “Bu, iki uygulamanın sonuncusudur, falan hüküm nesholundu.” gibi sözleri de neshi belirtir. Mesela Hz. Peygamber Efendimizin en son yaptığı iki işten biri ateşte pişen bir şey yenince abdest almayı terk etmek 3- İki müteârız hadis-i şerifin vürud târihlerinin bilinmesiyle nesh anlaşılır. Muahhar olan nâsih, mukaddem olan yani önceki mensûhtur. Meselâ, Şeddât ve Ebu Hureyre dan rivayete göre Resûlullah Efendimiz “Hacamat yapan kişinin de, hacamat olan kişinin de orucu bozulur.”13 buyurdu. Bu rivayete göre hacamat yapanın ve yaptıranın oruçları bozulur. Abdullah b. Abbas rivayetine göre ise Hz. Peygamber Efendimiz ihramlı ve oruçlu olduğu halde kan Bu nâsihtir. Çünkü Şeddât ve Ebu Hureyre rivayet ettiği hadis-i şerif Mekke-i Mükerreme’nin fethi senesinde varid olmuştur. Abdullah b. Abbas ise, Hz. Peygamber Efendimizin kan aldırdığına Veda Haccı senesinde şahid olmuştur. Mekke-i Mükerreme’nin fethi veda haccından daha öncedir. İşte muahhar olan fiili sünnet ile mukaddem bulunan hadis-i şerifin neshedildiği anlaşılmaktadır. 4- İcmâ ile neshin tesbiti ve bilinmesi Alimlerin birbirlerine muarız iki delilden birinin önce ve diğerinin daha sonra geldiği hususunda ittifak etmeleriyle nesh tesbit edilir. Mesela Muaviye den rivayete göre Resûlullah Efendimiz buyurdular ki “Kim şarap, içki içerse dayak cezası verin. Dördüncü sefer tekrar ederse öldürün.”15 Bu rivâyet farklı şekillerde gelmiştir. Hepsi de ilk üçte ceza olarak dayak atmayı, dördüncü seferde öldürmeyi emreder. Sonradan nesh edilmiştir. Cumhur bu görüştedir. Bir kimse, içki yüzünden öldürülmez, dördüncü değil onuncu kere içmiş olsa bile. Tirmizî\’nin, İlel kısmında açıkladığına göre, bu hadis-i şerifle amel eden tek fakih çıkmamıştır. Dolayısıyle, bu hadis-i şerifle amel etmeme hususunda icmâ hasıl olmuştur. Bazı alimler “Hadis-i şerif, hükmüyle amel edilmemesiyle hasıl olan icma ile mensuhtur.” demiştir. Ayrıca Kabîsa b. Züeyb den rivayete göre Resûlullah Efendimiz buyurdular ki “Kim şarap, içki içerse dayak cezası verin. Eğer tekrar içerse, dayak cezası verin. Eğer tekrar içerse, dayak cezası verin. Üç veya dördüncü sefer tekrar içerse öldürün.”16 Fakat daha sonra Resûlullah efendimize şarap içmiş bir adam getirildi. Hemen dayak cezası verildi, sonra tekrar getirildi, yine dayak cezası verildi, sonra tekrar getirildi, yine dayak cezası verildi, sonra tekrar getirildi yine dayak cezası verildi ve öldürme kaldırıldı. Artık, ölüm cezası bir ruhsat olarak Bu rivayete göre, mezkûr hadis-i şerif icma ile değil, bizzat Resûlullah efendimizin sünneti ile nesh edilmiştir. Bir ayet-i kerimenin, bir hükmün nasih veya mensuh olduğunu tayin hususunda rey ve içtihat ile hareket olunamaz. Bu ancak sahih bir nakl ile, bir tarih ile bilinir. Bir kısım müfessirler, müellifler, nasih ile mensûhun adedini pek çok göstermiş, bunlara dair müteaddid kitaplar yazmışlardır. Fakat Fahri Razi gibi müdeddik müfessirler, alimler, hakikaten nasih ile mensuh olan ayetleri tayine muvaffak olmuş, bunların öyle zan edildiği kadar çok olmadığını ispat etmişlerdir. İmam Süyutinin “Itkan”ında yazdığına göre bunlardan adedi nihayet yirmi veya yirmi birden ibarettir. Aralarını te\’lifi kabil, aralarında bir muaraza gayri zahir olan bir kısım ayet-i kerimeleri, hükümleri nasihiyetle, mensuhiyetle zikretmek sathi düşüncelerden ileri gelmiş Kur’ân-ı Kerim\’de nesh çeşitleri Kur\’an\’da vukubulan nesih dört kısma ayrılmıştır 1- Hem tilaveti yani okunması hem de hükmü mensûh ayet-i kerimeler Bazı rivayetlere göre Efendimiz zamanında bazı ayet-i kerimelerin hem tilaveti hem de hükmü nesh olunmuştur. Nitekim Enes b. Malik şöyle demiştir ALLAH Teâlâ, Meune kuyusunda öldürülenler hakkında ayet-i kerime indirmişti ki, biz o ayet-i kerimeyi nesh olununcaya kadar okurduk. Şöyle ki “Dikkat! Kavmimize ulaştırın ki, şüphesiz biz Rabbimize kavuştuk. Bizden razı oldu ve bizi razı etti.”19 Ebu Musa\’l-Eş\’ari şöyle demiştir “Biz Kur’ân-ı Kerim’de uzunluk ve şiddet bakımından Bera\’e Suresine benzettiğimiz bir sure okurduk, o bana unutturuldu. Yalnız onun “Adem oğlunun iki vadi dolu malı olsa, üçüncüsünü ister. Ademoğlunun karın boşluğunu ancak toprak doldurur!” ayet-i kerimesi hatırımda kaldı. Yine biz uzunlukta Müsebbihattan yani Sebbeha ile başlayan sûrelerden birine benzettiğimiz bir sûre okurduk. Baş tarafı “Sebbeha lillahi mâ fissemâvâti” idi. O da bana unutturuldu. Sadece “Ey inananlar yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz, sonra boynunuza tanıklık yazılır, kıyamet gününde ondan sorulursunuz.” ayet-i kerimesi hatırımda Yine Hz. Ömer biz şöyle bir ayet-i kerime okuyorduk “Babalarınızdan yüz çevirmeyin! Kim babasından yüz çevirip onu terk ederse bu küfürdür yani o kişi aile nimetine nankörlük etmiş olur.”21 Önemli not Neshin bu çeşidi Resûlullah Efendimizin zamanına mahsustur. Ahirete teşriflerinden sonra artık böyle bir nesh asla caiz değildir. Hiçbir ayet-i kerime hakkında unutmak veya okunmasının terk olunması tasavvur olunamaz. “Kur’ân-ı Kerim’i şüphesiz biz indirdik. Ve muhakkak O’nu muhafaza da biz edeceğiz”22 ayet-i kerimesi bunu haber vermektedir. 2- Tilaveti yani okunması mensûh olmayıp, yalnız hükmü mensûh olan ayet-i kerimeler. Meselâ “Sizden ölüp de dul eşler bırakan kimseler, hanımlarının, evlerinden çıkarılmadan, bir yıla kadar bıraktıkları maldan faydalanmaları hususunda sağlıklarında vasiyet etsinler.”23 Zina eden kadınların dil ile eza ve hanelerinde haps edilmeleri hakkındaki “Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı aranızdan dört şahit getirin. Eğer şahitlik ederlerse, o kadınları ölüm alıp götürünceye yahut ALLAH Teâlâ onlara bir yol açıncaya kadar evlerde hapsedin. İçinizden fuhuş yapan her iki tarafa ceza verin; eğer tevbe eder, uslanırlarsa artık onlara ceza verip eziyet etmekten vazgeçin; çünkü ALLAH Teâlâ tevbeleri çok kabul eden ve çok esirgeyendir.”24 ayet-i celilenin hükmü nesh edilip tilaveti baki kalmıştır. Bu tilavetin de ayrıca hükümleri vardır. Bunun teberrüken okunması bununla namazın caiz olması, bununla geçmiş hükmün bilinmesi ve ümmet hakkında bir nimeti ilâhiye olarak kolaylık gösterildiğini bildirmek gibi. 3- Hükmü bakî, tilaveti mensûh olan ayet-i kerimeler. Hz. Ömer şöyle demiştir “Gerçekten ALLAH Teâlâ, Hz. Muhammed Efendimizi hak din ile göndermiş ve kendisine kitabı indirmiştir. ALLAH Teâlâ\’nın indirdiği şeyler içinde recm ayet-i kerimesi de vardı. Bizler o ayet-i kerimeyi okuduk, akledip anladık ve iyice ezberledik. Bunun içindir ki, Resûlullah Efendimiz recmetti, O\’ndan sonra biz de recm ettik. Ben insanlara zaman uzayıp da bir diyenin Biz ALLAH Teâlâ\’nın kitabında recm ayet-i kerimesini bulmuyoruz, demesinden ve ALLAH Teâlâ\’nın indirmiş olduğu bir farizayı terk etmeleri suretiyle sapıklığa düşmelerinden endişe ediyorum. Recm, ALLAH Teâlâ\’nın kitabında sabit bir haktır. Bu erkeklerden ve kadınlardan evlenip de zina eden, zinası da beyyine yani açık delil ile yahud gebelik ile yahud da itiraf ile sabit olan kimselere uygulanır.”25 Hz. Ömer bahsettiği recm ayet-i kerimesi şu idi “Erkek ve kadın iki yaşlı yani evli kimse zina ederse, her ikisini de ALLAH Teâlâ\’dan ibretli bir ceza olarak recmedin. ALLAH Teâlâ aziz ve hakimdir.”26 Yine Abdullah b. Mes\’ud mushafında olan Maide sûresi 89. ayet-i kerimesinde “mütetabiat” kavli şerifi gibi ki, bunun nazmı mensuh ise de hükmü bakidir. Keffareti yeminden dolayı tutulacak üç günlük oruçta ara verilmemesi yani peşpeşe olması gerekir. Yalnız tilâvetin mensûhiyetindeki hikmet Ümmeti merhumenin emri ilâhiye ne derecelerde imtisal gösterdiğini izhardan, vesaireden ibarettir. Çünkü tilavet olunan bir nas bulunmadığı halde onun mücerret rivayet edilen hükmüne imtisal edilmesi, ümmeti merhumenin hakka ibadet ve taat hususundaki mükemmeliyetini, yüksek diyanetini ortaya çıkarır. 4- Aslında hükmü baki olduğu halde bir vasfı mensuh olan hükümlerdir. Meselâ Aşura orucunun farziyeti nesh edildiği halde cevazı mendup olarak kalmıştır. İşte bunda asıl hüküm ki oruçtur, o nesh edilmeyip onun vasfı olan farziyyet nesh edilmiştir. Nasih, mensûhtan ya daha hafif veya mensûha müsavi veya mensûhtan da meşakkatli olur. Meselâ Bir zaman Ramazan şerif gecelerinde uyuduktan sonra yiyip içmek hanıma cinsi münasebette bulunmak haram idi. Sonra bunlar fecre kadar mubah oldu. İşte burada nasih, mensûhtan daha hafiftir. Yine bir zaman Mescidi Aksaya doğru namaz kılınırdı, sonra Kabe-i Muazzama\’ya doğru kılınması emr olundu. Bunda da nasih, mensuha müsavidir. Orucun farz kılındığı ilk yıllarda oruç ile mükellef olanlar, oruç tutmak ile fidye vermek arasında muhayyer idiler. Sonra oruç tutmaya muktedir olanlar için herhalde oruç tutmaları farz oldu. Burada nasih, mensûhtan daha meşakkatlidir. Neshi Bilmenin Önemi Kur’ân-ı Kerim ilmini bilmeyen, O’nun iniş sebeplerinden, nasih ve mensuhundan habersiz bulunan, ayet-i kerimelerin taşıdığı ilmî, ahlakî, fıkhî ve tasavvufî manalara aşina olmayan, Arapçasının lügat ve ıstılah anlamlarından bir şey anlamayan, aynı zamanda Efendimizin ayet-i kerimeleri nasıl izah ettiğini araştırmayan kimsenin ayet-i kerimeleri tefsir edip hüküm çıkarması caiz değildir. Rivayete göre, bir kere mescide girmiş, insanları korkutan bir adama rastlamış – Bu kimdir? diye sormuş. – İnsanlara vaaz eden bir adam, demişler. Efendimiz – O, insanlara vaaz eden bir adam değil, ancak ben filan oğlu filanım beni tanıyın demek isteyen bir adamdır, demiş. Sonra bir adam gönderip yanına çağırtarak, ona – Nasih ve mensûhu bilirmisin, demiş. O da – Hayır! Deyince, Efendimiz – Bizim mescidimizden çık! Burada vaaz etme! Buyurmuştur. Bir rivayete göre de, Abdullah b. Abbas vaaz eden bir adama rastladı. Onu ayağıyla dürterek – Sen nasih ve mensûhu bilir misin? dedi. O da – Bilmem, deyince – Kendin de helak oldun, dinleyenleri de helak ettin! Dedi. Huzeyfe şöyle demiştir “İnsanlara ancak üç kişiden biri fetva verebilir 1- Kur’ân-ı Kerim\’in nasih ve mensuhunu bilen. Bu, gibi kişilerdir. 2- Mutlaka fetva vermesi gereken kişi. Yani kendinden başka fetva veren olmadığı için mecbur kalan ve bildiği kadar fetva veren. 3- Zorla kendini biliyormuş gibi gösteren ahmak adam. Ben ilk iki kişiden biri olamadım üçüncü kişi de olmak istemem.”27 Resûlullah Efendimize indirilmiş olan Kur’ân-ı Kerim, geçmiş kitapların hepsini neshettiği gibi, İncil, Tevrat\’ı, Tevrat da kendinden evvelki şeriatın bir çok hükümlerini neshetmişlerdir. Meselâ Cumartesi gününde çalışmak, Yahudilere haram olduğu halde Müslümanlara helal sayılmıştır. Böylece haram hükmü yürürlükten kaldırılmıştır. zamanında neslin çoğalma zarureti karşısında kız kardeşin erkek kardeşiyle evlenmesi caiz kılınmıştı. Nesil çoğalıp arzu edilen seviyeye gelinince bu hüküm neshedilmiş ve artık iki kardeşin birbiriyle evlenmesi yasaklanmıştır. tufandan kurtulduğu zaman, insan neslinin devamı ve sağlam bünyeli bir neslin yetişmesi zarureti ortaya çıkmıştı. Her taraf tufanın tesiri altında kalıp, bir çöl halini aldığından yeteri kadar gıda maddesi temin etmek mümkün olmuyordu. Bu sebeple birçok veya bütün hayvanların eti onlara helal kılınmıştı. İsrailoğulları devrinde ise bu zorluk kalktığından hayvanların çoğu haram kılınmış, iç yağlarına bile müsaade edilmemişti. Neshin Hikmetleri Neshin bir çok hikmetleri vardır. Bunlardan bazılarını zikredelim 1- İnsanların maslahat ve menfaatlerini gözetme. Şer\’i hükümlerin asıl maksadı insanların maslahatlarını gerçekleştirmektir. Herhangi bir hüküm bir zaman sonra yürürlükten kaldırılmış ve onun yerine başka bir hüküm ikame edilmişse, onda insanların menfaatleri olmuştur. Çünkü insanların maslahatları zaman zaman ve yer yer değişebilir. 2- İnsanları tedrici bir şekilde dine ısındırma. Dini tebliğde esas olan insanları nefret ettirmek değil, dini sevdirmektir. Psikolojik olarak iyi veya kötü adet ve alışkanlıklara saplanmış bir cemiyeti, bu alışkanlıklardan bir anda koparmak mümkün değildir. Kur’ân-ı Kerim, Efendimizin tebliği ile 22 küsur sene zarfında insanları ve toplumları tedrici bir şekilde ve yumuşatmak suretiyle İslam Dini\’ne yaklaştırmıştır. Mesela dini ibadetlerin konuluşunda, içkinin yasaklanışında tedrici metodun uygulandığını müşahade etmek mümkündür. 3- İnsanları imtihan etmek. İnsanlar dünyaya imtihan için gelmişlerdir. İmtihanda başarılı olanlar mükâfatı artırılacak, muvaffak olamayanlar ise cezalandırılacaktır. Cenab-ı Hakk emirlerini her insanın takatine göre yöneltmiştir. Efendimizden önceki insanların fer\’i hükümleri başka, kendi ümmetinin hükümleri başkadır. Her ümmet, kendine tebliğ edilen hükümlerden mesuldür. İmtihanı ona göre yapılacaktır. Çünkü mükellef kılmak ALLAH Teâlâ\’ya ait bir yetkidir. İnsanlara düşen, emir ve yasaklara riayet Netice olarak diyebiliriz ki Ayet-i kerimelerin tarihi bir yolla izah edilip açıklanması bakımından nesh meselesi mühim rol oynamaktadır. Bu bakımdan Kur’ân-ı Kerim\’in tefsirini yapmak isteyen bir kimseye çeşitli bilgiler yanında, nesh meselesini bilmesi de şart koşulmuştur. Kur’ân-ı Kerim’de bütün insanlığı saadete ulaştıracak hareket kaideleri mevcut ve kendisine ittiba edenlerin ne yolda hareket etmeleri gerektiğini bildirmektedir. Psikolojik olarak, iyi veya kötü adetlere saplanmış olan bir cemiyeti bu alışkanlıklarından bir anda koparıvermek mümkün değildir. İşte Kur’ân-ı Kerim, insanları ve cemiyetleri dini bir taktikle veya başka bir deyimle, tedrici olarak yumuşatmak suretiyle kendine yaklaştırmış oluyordu. Kur’ân-ı Kerim’i iyi anlayabilmek ve O’nun ayet-i kerimeleri hakkında doğru hükümler verebilmek için mutlak surette nesh meselesini bilmeye ihtiyaç vardır. dipnot 1 Serahsi, Usul, 2/54 2 Nahl Sûresi 101-103 3 Bakara Sûresi 106 4 Nur Sûresi 4 5 Ebu Dâvud, Cihad35, No2532 6 Bakara Sûresi 180 7 Ebu Davud, Büyû 90, No3565, 3/296, Vesaya 6; Tirmizî, Vesaya 5, No2121, Buhari, Vesaya 6, Neseî,Vesaya 5, İbn-i Mace, Vesaya 6 8 Bakara Sûresi 144 9 Müslim, Cenaiz 106, No977; Ebu Davûd, Cenaiz 81, No3235; Tirmizî, Cenaiz 60, No1054; Nesâî, Cenaiz 100, 4, 89; Hakim, Müstedrek, Cenaiz; 1/375 10 Hanbel; No624, 1/82; İbn-i Hıbban, No3056, 7/326 11 Beyhaki, es-Sünenü’l-Kübra, Salat, No 2692, 2/430 12 Neseî; Taharet123; No185; 1/ Hıbban; Vuzu No1134; 3/ Dâvud; Taharet75; No192; 1/ Huzeyme; Taharet31; No43; 1/28 13 Taberani, el-Mu\’cemu’l-Evsat, No 5017; 6/11; Ebu Ya\’la; No 6211; 5/397; El-beyan ve’t-Ta’rif, 1/123 14 Buhari, 2/685, No 1836, 1837 15 Tirmizî, Hudud 15, 4/48, No 1444; Ebû Dâvûd, Hudud 37, 4/164, No4482 16 Ebu Davud; Hudud;37; No4485; 4/165 17 Ebû Dâvud, Hudud 37, 4/165, No4485; Tirmizî, Hudud 15, No1444 18 Hukuk-ı İslamiyye, 1/98-103 19 Buhari, Cihad 180, Mesacid 297, Ahmed b. Hanbel, 3/109,111, 210,215, 255, 290 20 Müslim, Zekat 116, 119; Buhari, Rikak 10; Tirmizi, Zühd 27, Menakıb 32; İbn-i Mace, Zühd 27; Darimi, Rikak 62; Ahmed b. Hanbel, 3/122, 176, 192, 198, 236, 238, 272, 4/368, 5/117, 132, 219, 221, 6/55 21 Buhârî, Muharibin 16; Ahmed b. Hanbel, 2/526 22 Hicr Sûresi 9 24 Nisa Sûresi 15-16 25 Tirmizi, Hudud7, No 1432 4/38; Buhari, Hudud 15, No 6441, 6/2503; Müslim, Hudud5, No 1691, 3/1317 26 İbn-i Hibban, Hudud1, No4429, 10/274, Hakim, Müstedrek, 4/359 27 Suyûtî, 1/259-260 28 Serahsî, 2/56-57 Mehmet Talu Hocaefendi
Dini terimlerde bilmediğiniz sözlerin ve kelimelerin anlamını her geçen gün yeni bilmediğimiz kelimler öğreniyoruz. Özelikle dini bilgiler içerisinde çok yabancı olduğumuz ve manasını bilmediğimiz bir çok sözler yer alıyor. Bu gün sizler için Sünnet-i Müekkede ne demektir? veya Sünnet-i Müekkede nedir? sorusunu cevaplamaya çalışacağız. Sünnet-i Müekkede Peygamber efendimizin devamlı yaptıkları, pek az terk ettikleri işler ve ibâdetler. Buna, Sünnet-i hüdâ da denir. Sabah, öğle ve akşam namazının sünnetleri, yatsı namazının son iki rek’at sünneti, sünnet-i müekkededir. Ayrıca ezân okumak, kâmet getirmek, cemâate devâm etmek, abdest alırken misvâk kullanmak, müekked sünnetlerdendir. Abdülganî Nablüsî Namazda müekked sünneti terk, tahrîmen harama yakın mekrûh olur. İbn-i Âbidîn
Sünnet İyileşme Aşamaları Neler Sünnet Sonrası Şişlik Ne Zaman İner Sünnet Kaç Günde İyileşir, Sünnet Sonrası Ağrı Ne Kadar Sürer? Sünnet müslümanlıkta büyük önem taşımaktadır. Sünnet; erkek çocuklarında penis başındaki derinin bir kısmının alındığı işlemdir. Sünnet ile ilgili en çok iyileşme süresi merak edilmektedir. Anne ve babalar sünnet sonrasında çocuklarının ne zaman normal yaşamına döneceğini merak etmektedir. Sünnet yalnızca dini açıdan değil tıbbi açıdan da önemlidir. Sünnet; bir doktor tarafından cerrahi olarak steril bir ortamda yapılır. Sünnet Kaç Günde İyileşir, Sünnet İyileşme Aşamaları Nedir? CEVAP Çocuk Cerrahisi Dr. İrfan Arda’nın cevabı Sünnet sonrası iyileşme sünnet yarasının büyüklüğüne göre değişir. Yaranın büyük olması iyileşme süresini uzatır. Ancak genellikle 1 hafta içinde sünnet yeri iyileşir. Dr. Haluk Kulaksızoğlu’nun cevabı Sünnet sonrası kesik 3-4 gün içerisinde kapanır. Tam iyileşme olması yani dikişlerin eriyip şişlik ve kızarıklık geçmesi 7 ila 10 gün sürmektedir. Çocuk Cerrahisi Dr. Pınar Durmaz’ın cevabı Sünnet sonrası oluşan yara yaklaşık olarak 7 gün sonra iyileşir. Bazen ise yapışık sünnet serisi sebebiyle pipi ucunda kabuklanma görülebilir. Sünnet sonrası kızarıklık, şişlik ve morluklar 7 gün içinde iyileşir. Dr. Murat Bağışgil’in cevabı Sünnet sonrası yaranın tam anlamıyla iyileşmesi 1 ay kadar sürer. Ancak kesiğin iyileşmesi 7 gün içinde gerçekleşir. Sünnetten 48 saat sonra ağrı veya kızarıklık ve kabuklanma görülebilir. Bunlar banyo sonrasında geçer. Sünnet sonrası ilk 1 ay pipi ucunda hassasiyet oluşur. Bunun sebebi pipi ucundaki koruyucu derinin alınmasıdır. Sünnet sonrası çocukta ateşlenme görülmez ancak hafif kanama olabilir. Kanama çoksa doktora gidilmelidir. Sünnet Sonrası Ne Giymeli, Bebeklerin Bezi Bağlanabilir mi? Sünnet sonrasında bez bağlama yaşındaki çocuklarda bez bağlanmasında sakınca yoktur. Bez bağlanmayan daha büyük çocuklarda ise korumalı sünnet özel iç çamaşırları kullanılmalıdır. Sünnet sonrası banyo yapmasında problem olmayan çocuklarda normal iç çamaşırı giymesinde sakınca yoktur. Sünnet Sonrası Komplikasyonlar Nelerdir? Sünnet sonrası yaşanabilecek en mühim komplikasyon kanamadır. Bunun için anne babalar sünnet sonrasındaki ilk 24 saat dikkatli olmalıdır. Sünnet sonrası hafif şişlik, kızarıklık ve morluk normalken kanama olması, idrar sorunları ve aşırı şişlik normal değildir. Bu durumda derhal doktora gidilmelidir. Ayrıca çocukta eğer ateşlenme varsa 24 saat içinde ilaç kullanımına rağmen ağrısı devam ediyorsa yine doktora gidilmelidir. Eğer çocuğunuzda sünnet sonrası zamanda ateşi üstünde ise iltihaplanma olduğu anlamına gelir ki bu durumda doktora gidilmelidir. Doktorun vereceği antibiyotikler kullanılmalıdır. Sünnet Sonrası Bakımı Nasıl Olmalı? Sünnet işlemi esnasında yapılan lokal anestezi 2-3 saat içinde geçer ve çocukta ağrı başlar. Bu yüzden doktorun yazdığı ağrı kesici şurup 1 ölçek kadar çocuğa verilmeli ve 5-6 saat sonra tekrarlanmalıdır. Eğer ilaç kullanımı uygun değilse ağrı kesici fitiller faydalı olacaktır. Sünnet için kullanılan dikişler kendiliğinden erir. Bu sebeple dikiş alınmasına gerek kalmaz. Doktorun sünnet sonrası ağrı için verdiği antibiyotik şurubu çocuğunuza sabah-akşam bir ölçek olarak vermelisiniz. Sünnet sonrası bazen kanama meydana gelmektedir. Eğer kanama çoğalırsa çoğunuzu mutlaka doktora götürmelisiniz. Sünnetten sonra ilk 5 gün külot giyilmesi çocuğunuzun ağrı yaşamasına neden olacağından giydirilmemelidir. Eğer gerekli olursa köpük kağıt bardak yerleştirilip giydirilmelidir ki bu sayede çocuğunuz ağrı yaşamayacaktır. Sünnet sonrası eğer doktor ayrıca bir uyarı yapmamışsa 3. gün banyo yapılabilir. Banyo yapılması pipinin iyileşme sürecinin hızlandırır. Sünnet sonrası ilk gün istirahat önemlidir. Aşırı hareket edilmemesi gereklidir. Ayrıca çocuğunuz tuvalette kendinii zorlamamalıdır. Sünnet sonrasında giyilecek sünnet özel kilotları iyileşme sürecini kolaylaştıracaktır. Fakat şart değildir. Eğer pipide kabuklanma var ise banyo öncesi bolca terramisin sürülüp yarım saat beklenir. Bu yöntem sayesinde kabuk yumuşar ve banyoda kabuklar düşer. Sünnet Olmak İle İlgili Hadisi Şerifler Nelerdir? Sünnet olmak meşhur bir sünnettir. Bilmeyen müslüman yoktur. Hatta müslümanlıkta sünnet olduğunu bilmeyen kâfir bile yoktur. Gayrimüslimler bile namazın, tesettürün ve sünnet olmanın İslam dininin esasları arasında olduğunu bilirler. Müslüman olan yaşlı erkek ve hastalar, sünnetin acısına dayanamazlarsa, sünnet edilmezler. Hadika Sünnet olmak İslam’ın şiârındandır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki Sünnet olmak, erkekler için, sünnettir. [Taberani] Fıtri sünnet beştir Sünnet olmak, kasıkları temizlemek, tırnak kesmek, koltuk altını temizlemek ve bıyıkları kısaltmak. [Buhari]
sünnet olmuş birine ne denir