OrhunAbideleri’ni ilk kez 1889 yılında Rus tarihçi Yardintsev bulmuştur. 1890′da bir Fin heyeti, 1891′de de bir Rus heyeti burada incelemelerde bulunmuştur. Bu heyetler yazıları çözememişlerdir. Fakat 1893 yılında Danimarkalı bilgin Vilhelm Thomsen, 38 harfli alfabeyi çözerek yazıtları okumayı başarmıştır. İslâmÖncesi Türk Tarihi konusunda ehil isimlerden biri olan Ahmet Taşağıl'ın esas sahası Göktürklerdir. Bu, eserin güvenilirliği açısından önemli bir detaydır. Orhunâbidelerini vasýflandýrmak isteyince, insanýn zihninde iþte bu gibi ifadeler sýralanmaktadýr. Orhun âbideleri Göktürk devrinden kalma kitâbelerdir. Göktürkler, milattan önceki asýrlarda Hunlar tarafýndan kurulup, deðiþen sülaleler ve boylar idaresinde devam ede gelen Asya'daki Orhunabidelerinin yazıldığı Göktürk alfabesi 38 harflidir. Türklerin milli alfabesi olan bu yazı sisteminde 4 sesli, 9 birleşik, 25 de sessiz harf bulunmaktadır. Kelimeler birbirinden iki noktayla ayrılır. Türklerin İslam dinini kabulünden önce yazılan Orhun Abideleri, içerik olarak Türk tarihi ve kültürü bakımından Orhun âbideleri, hakkında en yetkin eserlerden birini kendini Türk bilimine adamış olan Muharrem Ergin hoca vermiştir. Orhun âbideleri, Göktürkler döneminde yazılmış olup hem bir cash. Göktürklerde Devlet ve ToplumGöktürklerde devlet yönetimi, anlayışı ve teşkilatını anlamak için kısa tarih bilgisi ile başlamalıyız. Konar- göçer yaşam tarzıyla Altay Dağları çevresinde bir topluluk olarak yaşayan Göktürkler 552’de Bumin Kağan önderliğinde bir konfederasyon kurdular.[1]590’a kadar Kırım, Amu Derya ve Mançurya üçgenine etki eden büyük bir imparatorluk meydana getirdilerr. [2] Köktürkler önce ikiye bölündüler, sonra doğu kolu 630’da, batı kolu 659’da Çin egemenliğine girdi. 682’de İlteriş idaresinde tekrar bağımsız bir idare kuruldu. İlteriş’ten sonra kardeşi Kapgan kağan oldu. Sonra da İlteriş’in oğlu, Kapgan’ın yeğeni Bilge başa geçti. Bilge ve Kül Tigin yazıtları Bilge’nin ağzındandır. Türklerin Devlet [ anlayışı 730 larda dikilen bu yazıtlarla[3] incelenmeye Kağan’ın ölen kardeşi Kül Tigin adına diktirdiği anıtın güney yüzünde birinci kağanlığın yıkılmasında ana etken olan Çinlileri şu sözlerle anlatır“..Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp, konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. …Kül Tigin- Güney Yüzü -05 Çin hanedanlarının iç işlere sıkça müdahale ettiğini görürüz. Sivil ve resmi işlerde Çin’in etkisi muhakkaktır. Çin’deki yerleşik hayata geçilmemesi gerektiği, göçebe olma vurgusu Çin egemenliğine karşı alınmış en önemli tedbirdir. Düşünce hayatında yerleşik düzene geçip şehirler kurmaya başlandığında güney Asya’dan çeşitli etkilerinManiheizm, Mazdasizm, Budizm, Hristiyanlık, Konfüçyüsçülük, Taoizm, girmesi bariz olacaktır.[4] Ancak hiç kuşkusuz göçebe hayatta da insanların hayat görüşleri bulunmaktadır. Felsefece incelenmesi gereken yanları mevcuttur.…yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, Türk milleti, öldün; Türk milleti, öleceksin! … Bilgi bilmez kişi o sözü alıp, yakına gidip, çok insan, öldün! O yere doğru gidersen, Türk milleti öleceksin!…” Kül Tigin- Güney Yüzü -06 Bir bozkır kağanından beklendiği gibi nemrut bir hükümdarlık yoktur. Metinlerin çoğunda sosyal devlet betimlemesi vardır. Öğütleme tavrı edinilmiştir. Zorlama ve baskıdan ziyade “Nasihat budur, isterseniz uyarsınız” telkini görülür. Özellikle Orhun Yazıtları’nda “kağanın topladığı” değil kağan etrafında toplanan bir halk görürüz“Türk milleti, tokluğun kıymetini bilmezsin. Açlık, tokluk düşünmezsin. Bir doysan açlığı düşünmezsin. Öyle olduğun için, beslemiş olan kağanının sözünü almadan her yere gittin. Hep orda mahvoldun, yok edildin. Kül Tigin- Güney Yüzü -08 Hükümdarlık hakkı tanrıdandır. Tanrı hükümdar olmasını istediği kişilere “kut” verir. Bilge Kağan ve atalarına da kut vermiştir. Metinlerde birçok defa tanrı adı zikredilir. Kağan, hakan, kam, kan sözcüklerinin [5] ve tengi, umay, yer- su gibi tanrı ve tanrıçaların kullanımı ve alakaları da devlet anlayışında tanrısal öğeleri tasvir eder. Hükmün ilahi temeli diğer krallık ve yönetimlerde de görülebilir ancak burada ilgi çekici olan tanrının yansıması olan kağanın halktan kopmamış olmasıdır.“…Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağanı, bu zamanda oturdum… “Kül Tigin- Güney Yüzü -01 “Tanrı buyurduğu için, kendim devletli olduğum için, kağan oturdum….” Kül Tigin- Güney Yüzü -08 “…Yukarıda Türk tanrısı, Tük mukaddes yeri, suyu öyle tanzim etmiş il veren Tanrı, Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, kendimi o Tanrı kağan oturttu tabiî…”Kül Tigin- Doğu Yüzü- 25“..Tanrı şöyle demiş Han verdim, hanını bırakıp tutsak düştün. Tutsak düştüğün için Tanrı öldürdü. Türk milleti öldü, bitti, yok oldu…”Tonyukuk — Batı Yüzü -02- 03 Türk düşüncetarihinin Köktürk evresinde felsefi soruşturmaya makul olan ilk kavram “devlet” tir. Günümüze ulaşan yazının çoğunda devlet izi bulunması bir yana, o dönem fikir hayatının da başlıca motifi devletti. Burada Çin’deki felsefenin politik eksende yapılması da etkili olmuştur. Kağanlıklar atalarından beri Çin ile temas içindeydiler ve henüz Hint ve İran etkisi çok değildi. Metafizik ve kozmik problemler ancak budizmden sonra adaptasyon eserlerle ortaya çıkacaktır. Bilge Kağan’ın halka yaklaşımında Çin’deki düşünceyi irdelemek gerekir. [ mö. Çin’de Lu devleti için bakanlık yapmış filozoftur. Devlet ve toplum hayatı üzerine düşünceleri yoğundur. Onun için insan toplumsal varlık olmanın dışında var olamaz. Saygı, insancıllık, adalet temelli düşüncelerini didaktik şekilde anlatmıştır. Mensiyüs Konfüçyüs’ü sistematik çerçeveye yerleştirmiştir. Konfüçüysçü felsefeye psikolojik yanlar katmıştır. [6] Çin’deki en etkin felsefi kol olan Konfüçyüsçülük ve devlet felsefesinin, Türklerdeki devlet yoğunluklu metin varlığında aranması gerekir.“Kağan oturup aç, fakir milleti hep toplattım. Fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım. Yoksa, bu sözümde yalan var mı?.” Kül Tigin- Güney Yüzü -08 “..Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Küçük kardeşim Kül Tigin ile, iki şad ile öle yite kazandım. Öyle kazanıp bütün milleti ateş, su kılmadım. Ben kendim kağan oturduğumda, her yere gitmiş olan millet öle yite, yaya olarak çıplak olarak dönüp geldi. Milleti besleyeyim diye..” Kül Tigin- Doğu Yüzü -27 …sözlerinde bir bozkır imparatorundan çok yerleşik hayata direnmiş nispeten halkçı bir anlayış görürüz. Bu düşüncede Orhun Yazıtları’ndan önce ve sonra birçok kez Çin hükmüne girmiş kağanlıkların Çin’deki politik düşünceden etkilenmeleri muhtemeldir.“..Türk milleti, vazgeç, pişman ol! Disiplinsizliğinden dolayı, beslemiş olan bilgili kağanınla, hür ve müstakil iyi iline karşı kendin hata ettin, kötü hâle soktun.“İlli millet idim, ilim şimdi hani, kime ili kazanıyorum der imiş. Kağanlı millet idim, kağanım hani..” Kül Tigin- Doğu Yüzü -09 “..Zamanı Tanrı yaşar. İnsan oğlu hep ölmek için türemiş. Öyle düşünceye daldım. Gözden yaş gelse mani olarak, gönülden ağlamak gelse geri çevirerek düşünceye daldım. Müthiş düşünceye daldım. İki şadın ve küçük kardeş yeğenimin, oğlumun, beylerimin, milletimin gözü kaşı kötü olacak diyip düşünceye daldım…” Kül Tigin- Kuzey Yüzü -10 Göçer hayat tarzıyla kurulmuş en büyük imparatorlukların bu coğrafyadan çıkabilmesi bizi devlet anlayışı açısından meraklandırır. Kalıcı bir başkenti, bağlayıcı bir dini veya elimize geçen bir yasası olmadan bu uygarlıklar nasıl başarılı olmuştur? Bunun açıklaması daha sonra pek çok dine üye olan ancak milli tanrısını ve kağan etrafındaki yapılanmayı terk etmeyen Türklerin bağnaz olmayan görüşlerinde saklıdır. Özünde edindiği en büyük özellik devlet anlayışıdır. Halk ve Türk boyları, hükümdarları birbirine hiç sadık değildir. Dinlerini de kolayca terk edebilmektedir. Ancak bu kilit noktasıdır. Başarı bu disiplinsizlikten gelmektedir. Garip bir şekilde doğadaki en büyük zenginlik olan “uyum”[7] yeteneği doğal koşullar içerisinde vuku bulmuştur. Önce muazzam Çin kültürünü kendine katan bu uyum yeteneği, sonraları Budizm, İslam, Fars, Arap ve Anadolu adaptasyonları olarak karşımıza çıkacaktır. Göktürkler bozkır yaşamında edebi gelenek oluştururken veya Uygurlar tarihteki en uygar toplumlardan birini oluştururken çevreyle etkileşim içindedir.[8] Göktürk bengü taşlarında geçen birçok isyan ve Göktürkler’in de isyanla kurulmuş olması Amerikan bağımsızlığı, antik Yunanlılara karşı Anadolu kolonilerinin devletleşmesi gibi öncülünü de aşan hareketlere benzer. Sürekli bir devinim ve yenilenme hareketi içerisindeki boylar belki bozkır inançlarının getirdiği fanilik duygusu, belki de çevredeki Budizm, Taoizm gibi etkilerle risk almaya daha yatkın olmuştur. Zira Budizm, maniheizm, taoizm gibi dinler Tonyukuk’un dediği gibi “savaşçılığa uygun değil”se de Türklerin hayatı geçici bir yer olarak gören görüşüne uygundur.“…ilgili kağan imiş, cesur kağan imiş. Buyruku bilgili imiş tabiî, Cesur imiş tabiî. Beyleri de milleti de doğru imiş. Onun için ili öylece tutmuş tabiî…”Bilge Kağan — Doğu Yüzü -04 Türk devletinin[ referansı kağandır. Toplum Türk diye toplanmamaktadır. Aslolan kağanın etkinliğidir. Kağan odak noktasıdır ve Türk ondan olandır. Nitekim diğer Türk boylarını Kırgız, Karluk, Uygur Türk saymayan yazıtlar milletin kaderini de hana bağlar“…Bu haberi işitince gece uyuyasım gelmedi, gündüz oturasım gelmedi. Bunun üzerine kağanıma arza çıktım. Şunu arz ettim Çinli, Oğuz, Kıtay… bu üçü birleşirse biz kalırız. Dıştan sarılmış gibiyiz. Yufka iken delmek kolay imiş, ince iken koparmak kolay. Yufka kalın olsa delmek zor imiş, ince yoğun olsa koparmak zor….” Tonyukuk 1. Taş Güney Yüzü- 06[1] Stepler İmparatorluğu, TTK Yayınları, , Rene Grousset, 2011 Stepler İmparatorluğu, TTK Yayınları, Rene Grousset, 2011 Orhon Yazıtları, TDKYAYINLARI, Talat Tekin[4] Eski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler, Doğubatı Yayınları, 2011 Eski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler, Doğubatı Yayınları, 2011 Felsefenin Bin Yılı, İzdüşüm Yay. Rom Harre, 2003, Türlerin Kökeni, Evrensel Yay. Charles Darwin, Giriş[8] Türk Gümrük Tarihi, 1Cilt. TTK Bas. Dr. Turhan Atan, Şimdi ki yazımızda değineceğimiz konulardan biri olan Eski Türkçe Türkler’in bilinen ilk Alfabesi olan Orhun alfabesi ile Göktürkler tarafından yazılmış yapıtlarından olan orhun abidelerinden bahsedeceğiz. Peki orhun abideleri nedir, orhun abidelerinin özellikleri hakkında sizlere en ayrıntılı bilgileri vermek adına sizlere bu yazıyı hazırladık. Orhun Yazıtları, Göktürk Yazıtları ya da Köktürk Yazıtları, Türklerin bilinen ilk alfabesi olan Orhun alfabesi ile Göktürkler tarafından yazılmış yapıtlardır. Bilge Kağan ve Kül Tigin yazıtlarını Yolluğ Tigin yazmıştır. Yolluğ Tigin aynı zamanda Bilge Kağan’ın yeğenidir. Yazıtlarda bu abidelerin sonsuzluğa kadar kalması temennisi ile “Bengü Taşlar” denmiştir. Yazıtlar, 1889 yılında Moğolistan’da Orhun Vadisi’nde bulunmuşlardır. Bu yazıtlar II. Göktürk Kağanlığı’na aittir. Yazılış tarihleri MS. 8. yüzyılın başlarına dayanmaktadır. Yazıtlardan Kül Tigin Yazıtı 732 yılında, Bilge Kağan Yazıtı 735 yılında yazılmışlardır. 1893 yılında Danimarkalı dilbilimci Vilhelm Thomsen tarafından, Rus Türkolog Vasili Radlof’un da yardımıyla çözülmüş ve aynı yılın 15 Aralık günü Danimarka Kraliyet Bilimler Akademisi’nde bilim dünyasına açıklanmıştır. Orhun Abidelerinin Önemi Nedir? Köktürk kitabeleri Türklerin hacimli ilk yazılı belgeleri olmaları dolayısıyla çok büyük bir öneme sahiptirler. İnsanların kimlik belgeleri olduğu gibi milletlerin de kimlik belgeleri vardır. Bu kitabeler Türklerin kimlik belgeleridir âdeta. Kitabelerin önemini en iyi şekilde kitabeler üzerinde çalışanlar ifade etmişlerdir Bu isimlerden biri olan Muharrem Ergin “Orhun Âbideleri” adlı eserinde abideleri şu şekilde değerlendirmiştir “Türk adının, Türk milletinin isminin geçtiği ilk Türkçe metin… İlk Türk tarihi… Taşlar üzerine yazılmış tarih… Türk devlet adamlarının millete hesap vermesi, milletle hesaplaşması… Devlet ve milletin karşılıklı vazifeleri… Orhun Abidelerinin Özellikleri 1. Türk milliyetçiliğinin temel kitabı olarak kabul edilirler. 2. Orhun alfabesiyle yazılmışlardır. 3. Türk tarihinin bilinen ilk yazılı eserleridir. 4. Türk adının geçtiği ilk yazılı metinlerdir. 5. Sosyal devlet anlayışı hakimdir. 6. Siyasetname özelliğindedirler ve öğüt verirler. 7. Abidelerle ilgili ilk bilgileri Cüveyni vermiştir. 8. Abideleri ilk okuyan kişi Danimarkalı dilbilimci Vilhelm Thomsen’dır. 9. Toplamda 6 anıttan oluşur fakat en önemlileri; Bilge Kağan, Kültigin ve Vezir Tonyukuk adına dikilenlerdir. 10. Kutluk Devleti’ne aittirler. Performans/Proje Ödevleri; Aspirin Laboratuvarda Nasıl Yapılır, Aspirin Nedir? İdrarda Şeker Tayini Nasıl Anlaşılır, Şeker Tayini Nedir? Tarımda Kullanılan Hormonlar Nelerdir? Etki, Fayda ve Zararları Hakkında Bilgiler Sigara Dumanında Hangi Gazlar Vardır, İnsan Sağlığına Etkileri Nelerdir? Ağır Metal Nedir, Ağır Metallerin İnsan Sağlığı Üzerinde Etkileri Nelerdir? Yazıtlar Hakkında Bilgi 1. Bölüm Türk adının, Türk milletinin isminin geçtiği ilk Türkçe metin. İlk Türk tarihi. Taşlar üzerine yazılmış tarih. Türk devlet adamlarının millete hesap vermesi, milletle hesaplaşması. Devlet ve milletin karşılıklı vazifeleri. Türk nizamının, Türk töresinin, Türk medeniyetinin, yüksek Türk kültürünün büyük vesikası. Türk askeri dehasının, Türk askerlik san'a-tının esasları. Türk gururun ilâhi yüksekliği. Türk feragat ve faziletinin büyük örneği. Türk içtimai hayatının ulvi tablosu. Türk edebiyatının ilk şaheseri. Türk hitabet sanatının erişilmez şaheseri. Hükümdarâne eda ve ihtişamlı hitap tarzı. Yalın ve keskin üslûbun şaşırtıcı numunesi. Türk milliyetçiliğinin temel kitabı. Bir kavmi bir millet yapabilecek eser. Asırlar içinden millî istikameti aydınlatan ışık. Türk dilinin mübarek kaynağı. Türk yazı dilinin ilk, fakat harikulade işlek örneği. Türk yazı dilinin başlangıcını milâdın ilk asırlarına çıkartan delil. Türk ordusunun kuruluşunu en az 1250 sene öteye ***üren vesika. Türklüğün en büyük iftihar vesilesi olan eser. İnsanlık âleminin sosyal muhteva bakımından en manalı mezar taşları. Dünyanın bugün belki de en büyük meselesi olan Çin hakkında 1250 sene evvelki Türk ikazı. vs. vs. Orhun âbidelerini vasıflandırmak isteyince, insanın zihninde işte bu gibi ifadeler sıralanmaktadır. Orhun âbideleri Göktürk devrinden kalma kitabelerdir. Göktürkler, milâttan önceki asırlarda Hunlar tarafından kurulup, değişen sülâleler ve boylar idaresinde devam edegelen Asya'daki büyük Türk imparatorluğunun 6. asırla 8. asır arasındaki devresinde hüküm sürmüşlerdir. 6. asrın ilk yarısında Türk devletinin başında Avarlar bulunuyordu. 552 tarihinde Bumın Kağan Avar idaresine son vererek Türk devletinin Göktürk hanedanı devrini açtı. O devirde büyük kağanlığın merkezi devletin doğu kısmında idi ve batı kısmı da doğuya bağlı tâbi bir kağanlıkla idare ediliyordu. Bumın Kağanın kardeşi İstemi Kağan da 576'ya kadar bu batı bölümünün kağanı idi. Bumın Kağan, Göktürk hâkimiyetini kurduğu sene içinde Öldü ve sırasıyla üç oğlu, büyük kağanlık yaptılar. Birincisi 553'te, ikincisi 553-572'de, üçüncüsü de 572-581 tarihlerinde hüküm sürdüler. Bunlardan ikincisi olan Mukan zamanında devlet Mançurya'dan İran'a kadar uzanan kuvvetli bir imparatorluk hâline geldi. Daha sonra devlet, bir yandan kuvvetli hakanların yokluğu ve devleti teşkil eden kavimlerin çekişmeleri, öte yandan bilhassa Çin entrikası yüzünden bir sürü karışıklıklar geçirdi ve nihayet 630'da devletin asıl doğu kısmı Çin hâkimiyetine geçti. Zamanla Çin hâkimiyeti batı kısmına da sira> ~; etmeğe başladı. Fakat bu Çin esareti daha fazla devam etmedi ve Kutluğ Kağan veya ikinci adıyla îltiriş Kağan, Çin hâkimiyetine son vererek 680-682 senesinde devleti yeniden toparladı. İltiriş Kağan ve 691'de ölünce yerine geçen kardeşi Kapgan Kağan idaresinde devlet yeniden eski haşmetini buldu. İltiriş Kağan'ın Bilge ve Kül Tigin adlı iki oğlu vardı. Öldüğünde bunlar 8 ve 7 yaşlarında idiler. Kapgan Kağan 716'da ölünce idareyi onun oğullan almak istedi. Fakat Bilge ve Kül Tigin kardeşler buna mâni olarak ve amcazadelerini tasfiye ederek babalarının devletine el koydular ve Bilge Kağan hükümdar oldu. İki kardeş babalarının ve amcalarının devrinden kalmış ihtiyar vezir, Bilge Kağan'ın kayınpederi Tonyukuk'un da yardımıyla devleti daha da kuvvetlendirdiler. Sonra 731'de Kül Tigin, 734'te de Bilge Kağan öldü. Bilge Kağan'ın ölümünden 10 sene kadar sonra da Uygurlar, devleti ele geçirerek 745'te Göktürk hâkimiyetine son verdiler. İşte bu kitapta sunduğumuz Orhun âbideleri, bu Türk hanedanının Bilge Kağan devrinin mansulleri-dir. Birincisi olan Kül Tigin âbidesini ağabeyisi Bilge Kağan 732'de diktirmiş, ikincisi olan Bilge Kağan âbidesini de ölümünden bir yıl sonra 735'te kendi oğlu olan kağan diktirmiştir. Üçüncü olarak verilen Tonyukuk âbidesi ise 720-725 senelerinde kendisi tarafından dikilmiştir. Orhun civarında Orhun yazısı ile yazılı daha başka kitabeler de bulunmuştur. Belli başlıları altı tanedir. Fakat bunların en büyükleri ve mühimleri bu üç tanesidir. Orhun âbidelerine Orhun kitabeleri de denir. Şüphesiz bunlar kitabedir. Fakat hem maddî bakımdan, hem manevi bakımdan bu kitabeler söz ***ürmez birer abidedirler. Muhtevaları gibi heybetli yapıları da âbide hüviyetindedir. Onun için bunları ifade eden en iyi isim Orhun âbideleri tâbiridir. Kül Tigin âbidesi, kağan olmasında ve devletin kuvvetlenmesinde birinci derecede rol oynamış bulunan kahraman kardeşine karşı Bilge Kağan'ın duyduğu minnet duygularının ve kendisini sanatkârane bir vecd ve coşkunluğun içine atan müthiş teessürün ebedî bir ifadesidir. Bilge Kağan bu ruh hâli ile âbide inşaatının başında oturup, eserin hazırlanmasına bizzat nezaret etmiştir. Abidedeki ulvî ve mübarek hitabe onun ağzından yazılmıştır, âbidede o konuşmaktadır, müellif odur. 2. Bölüm Kül Tigin âbidesi, kaplumbağa şeklindeki oyuk bir kaide taşına oturtulmuştur. Keşfedildiği zaman, bu kaidenin yanında devrilmiş bulunuyordu. Bilhassa devrik vaziyette rüzgâra maruz kalan kısımlarında tahribat ve silintiler olmuştur. Sonradan yerine dikilmiştir. Yüksekliği 3,75 metredir. İtina ile yontulmuş, bir çeşit kireç taşı veya saf olmayan mermerdendir. Yukarıya doğru biraz daralmaktadır. Dört cephelidir. Doğu ve batı cephelerinin genişliği aşağıda 132, yukarıda 122 santimdir. Güney ve Kuzey cepheleri ise aşağıda 46, yukarıda 44 santimdir. Âbidenin üstü kemer şeklinde bitmektedir ve yukarı kısımda beş kenarlı olmaktadır. Doğu cephesinin üstünde kağanın işareti vardır. Batı cephesi büyük bir Çince kitabe ile kaplıdır. Diğer üç cephesi Türkçe kitabelerle doludur. Cepheler arasında kalan ve keskin olmayan kenarlarda ve Çince kitabenin yanında da Orhun yazısı vardır. Doğu cephesinde 40, güney ve kuzey cephelerinde 13'er satır vardır. Satırlar yukarıdan aşağıya doğru yazılmış ve sağdan sola doğru istif edilmiştir. Satırların uzunluğu aşağı yukarı 235 santim kadardır. Cetvelden çıkmış gibi, çok muntazam, düzgün ve güzel harflerle yazılmıştır. Âbidenin Çince kitabesinde Türk-Çin dostluğu, Türk imparatorluğu ve Kül Tigin methedilmekte ve tanıtılmakta, "Gelecek hadsiz, hesapsız nesillerin dimağlarında, onların müşterek muvaffakiyetlerinin şaşaası her gün yeniden canlansın diye, uzakta ve yakında bulunan herkesin bunu öğrenmesi için, bilhassa muhteşem bir kitabe yaptık" ve "Böyle adamların ebediyen payidar olacaklarının muhakkak olmadığını kim söyleyebilir? Uğurlu haberleri ebediyen ilân için şimdi dağ gibi yüksek bir âbide dikilmiştir." gibi ifadeler sıralandıktan sonra, tarih kaydedilmektedir. Abidenin civarında türbe enkazı, pek çok heykel parçalan ve âbideye çıkan iki tarafı heykeller, taşlar dizili 4, 5 kilometrelik bir yol bulunmuştur. Bu heykel parçaları arasında son zamanlarda Kül Tigin-'in başı ve karısının gövdesi ve yüzünün bir kısmı da bulunmuştur. Abidenin ve türbenin inşasında Türk ve Çin sanatkârları beraber çalışmışlardır. Âbidedeki kitabeleri Bilge Kağan ve Kül Tigin'in yeğeni Yollug Tigin yazmıştır. Bilge Kağan âbidesi, aynı yerde Kül Tigin âbidesinin bir kilometre uzağındadır. Şekli, tertibi ve yapısı tamamıyla birincisine benzemektedir. Yalnız bu bir kaç santim daha yüksektir. Bu yüzden doğu cephesinde 41 ve dar cephelerinde 15'er satır vardır. Bunun da batı cephesinde asıl Çince kitabe vardır, Çince kitabenin üstünde ayrıca Türkçe kitabe devam etmektedir. Çince kitabe hemen hemen tamamıyla silinmiştir. Bilge Kağan âbidesi kendisinin 734'te ölümünden sonra 735'te oğlu tarafından dikilmiştir. Bu âbidede de Bilge Kağan konuşmaktadır. Esasen âbidenin kuzey cephesinin ilk 8 satırı Kül Tigin âbidesinin güney cephesinin, doğu cephesinin 2-24 satırları ise Kül Tigin âbidesinin doğu cephesinin mukabil satırlarına benzemektedir. Bu âbidede ayrıca Kül Tigin'in ölümünden sonraki vakaların ilâve edildiği görülür. Bilge Kağan âbidesi hem devrilmiş, hem de parçalanmıştır. Onun için tahribat ve silinti bunda çok fazladır. Bu âbideyi de yeğeni Yollug Tigin yazmıştır. Her iki âbidede de Bilge Kağan'ın sözlerinin dışında Yollug Tigin'in kitabe kayıtlan ve ilâveleri yer almaktadır. Bu âbidenin etrafında da yine türbe enkazı ve daha az olmak üzere heykeller, balballar ve taşlar vardır. Tonyukuk âbidesi, diğer iki âbidenin biraz daha doğusunda bulunmaktadır. Devrilmemiş, dikili dört cepheli iki taş halindedir. Birinci ve daha büyük olan taşta 35, ikinci taşta 27 satır vardır. İkinci taşta yazılar daha itinasızdır ve aşınma da daha çoktur. Bu âbidenin yazıları Kül Tigin ve Bilge Kağan'ınki kadar düzgün değildir. Bu âbidede de yazı yukarıdan aşağı yazılmıştır. Fakat diğer ikisinin aksine satırlar soldan sağa doğru istif edilmiştir. Tezyinatı da diğer kitâbelerdeki kadar sanatkârane değildir. Tonyukuk âbidesinin yanında büyük bir türbe kalıntısı, heykeller, balballar ve taşlar vardır. Tonyukuk âbidesini, lltiriş Kağan'ın isyanına iştirak eden ve o günden Bilge Kağan devrine kadar devlet idaresinin baş yardımcısı olarak kalan büyük Türk devlet adamı ve başkumandanı Tonyukuk, ihtiyarlık devrinde bizzat diktirmiştir. Bu âbidede Tonyukuk konuşmaktadır, bu âbidenin müellefi odur. Kül Tigin ve Bilge Kağan âbideleri Baykal gölünün güneyinde Orhun nehri vadisinde Koşo Tsay-dam gölü civarında 47,1. arz ve 101 1/2 tul derecelerinde bulunmaktadır. Ötüken ormanının da buradaki Hangay sıradağlarının bir parçası olduğu anlaşılmaktadır. Tonyukuk âbidesi ise biraz daha doğuda 48. arz ve 107. tul dereceleri arasında Tola nehrinin yukarı mecrasında Bayn Çokto denilen yerin yakınında bulunmaktadır. Orhun âbidelerinin bulunuşu insanlığın en büyük keşiflerinden biridir. Orhun harfleri ile yazılı kitabelerden daha 12. asırda tarihçi Cuveynî Târih-i Cihanküşa'smda bahsetmişti, ayrıca Çin kaynakları da çok eskiden bu âbidelerin dikildiğini bildirmekte idi. Fakat 18. ve 19. asırlara kadar Orhun harfli yazılar ve âbideler ilim âleminin meçhulü olarak kalmıştı. Önce Kırgızlara ait mezar taşlarından ibaret bulunan ve tek tük kelimelerle isimleri ihtiva eden Yenisey kitabeleri bulunmuştur, tik defa nebatatçı Daniel Gott-lieb Messerschmidt, kılavuzluğunu yapan Philipp Johan von Tabbert Strahlenberg ile birlikte 1721 yılında Yenisey vadisinde bu yazı ile yazılı bir taşı tesbit etmiştir. Fakat Orhun harfli kitabelerin yolunu açan ve bu hususta ilim âleminin dikkatini çeken Philipp Johan von Tabbert Strahlenberg olmuştur. 3. Bölüm 1709'da Poltava muharebesinde esir düşen bu İsveçli subayı Ruslar Sibirya'ya sürmüşlerdir. Sürgünde 13 sene kalan ve Messerschmidt'e kılavuzluk ederek serbestçe gezip dolaştığı yerlerde incelemelerde bulunan Strahlenberg 1722'de vatanına döndükten sonra 1930'da araştırmalarının neticesini yayınlamış ve bu arada eserinde meçhul Yenisey kitabelerinden de bahsederek bazılarını yayımlamıştır. Bu yayın derhal ilim aleminin dikkatini çekmiş ve Orhun âbidelerinden bir iki asır öncesine âit bulunan Yenisey kitabeleri arka arkaya bulunmaya başlamıştır. Nihayet 1899'da Rus bilgini Yadrintsev, sonradan Kül Tigin ve Bilge Kağan âbideleri olduğu anlaşılan Orhun kitabelerini bulmuş, bunun üzerine 1890 tarihinde He-ikel'in başkanlığında, bir Fin, 1891'de de Radloff-'un başkanlığında bir Rus ilmî sefer heyeti mahalline gönderilmiştir. Her iki sefer heyeti de âbideleri yakından tetkik etmiş ve fotoğraflarını alarak dönmüştür. Fin heyeti getirdiği mükemmel fotoğrafları Avrupa ilim merkezlerine dağıtmış, öte yandan hem Fin heyeti, hem de Radloff getirdikleri malzemenin fotoğraflarını büyük atlaslar halinde neşretmişlerdir. Bu atlas yayınları ile âbidelerin okunması çalışmaları hızlanmış ve daha başka yazıları da çözmüş bulunan Danimarkalı büyük âlim Vilhelm Thomsen, kısa bir zaman sonra, 1893'te Orhun yazısını çözmeye muvaffak olmuştur. Önce, âbidelerde çok geçen tengri, Türk ve Kül tigin kelimelerini çözen Thomsen, sonra bütün âbideleri okumuş ve böylece Türk milletinin ebedî minnettarlığına mazhar olmuştur. Artık bu çözümden sonra bir yandan Thomsen, bir yandan Radloff abidelerin metni ve tercümeleri üzerinde adeta yarışa girmişler, bunu diğer âlimler takip etmiş ve zamanımıza kadar bu büyük Türk âbideleri elden düşmemiştir. Amerika'dan Japonya'ya kadar Avrupa'da ve medeni âlemde hemen hemen her dilde bu âbideler üzerinde araştırmalar yapılmış, 6 tanesi büyük olan Orhun harfli yeni kitabeler ve metinler bulunmuş, neşirler birbirini kovalamıştır. Son olarak genç Türk âlimi Talât Tekin Amerika'da Orhun Türkçesinin mükemmel bir gramerini ve kitabelerin yeni bir neşrini yapmıştır. Son zamanlarda Orhun sahası arkeolojik araştırmalarda da ön plâna geçmiş ve burada yüzlerce heykel, balbal, çeşitli eserler .ve şehir harabeleri bulunmuştur. Bu arada Çekoslovak âlimi L. Jisl Kül Tigin heykelinin başını da bulup gün ışığına çıkarmıştır. Bugün, Orhun kitabeleri üzerinde yapılan araştırmaların adları bile bir kitap teşkil eder. Biz kitabın sonunda bunlardan ancak kısa bir bibliyografya vermekle yetineceğiz. Orhun âbidelerinin manzum olduğunu ileri sürenler vardır. Hatta Rus bilgini İya Vasilyevna Stebleva bu hususta geniş bir deneme yapmış ve âbideleri manzum olarak yayınlamıştır. Tabiî, bu görüş doğru değildir. Fakat âbidelerdeki dilin ve üslûbun ahengini göstermesi bakımından dikkate değer bir husustur. Boğaziçi Yayınevi'nin ilk kitabı olarak, Orhun âbidelerinin yeni bir neşrini yapıyoruz. Bu neşirde en büyük ve en mühim üç âbideyi, Kül Tigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk âbidelerini veriyoruz. Kitabımız Ön söz, bibliyografya, Orhun yazısı, metin, tercüme, sözlük ve vesikalar bölümlerini içine almaktadır. Metin kısmında âbidelerin asılları ve belli başlı bütün neşirleri karşılaştırılarak son bir neşir yapılmış ve bu arada tereddütlü noktalar için bazı yeni tekliflerde bulunulmuştur. Kül Tigin ve Bilge Kağan âbidelerinin benzeyen satırları şimdiye kadar umumiyetle Kül Tigin âbidesinde çift satır halinde yayınlanmış veya farklara işaret edilmiştir. Her iki halde de Bilge Kağan âbidesinin yalnız fazla kısımları müstakil yayınlanmıştır. Biz hem Bilge Kağan âbidesinin bütünlüğünü göstermek maksadiyie, hem de kolay istifadeyi temin için hem metin, hem tercüme bölümünde âbideyi bütün olarak verdik. İki âbidenin benzeyen kısımlarını iki nüsha gibi kullanarak birbirini tamamladık. Türk çocukları 1250 sene evvelki Türk-çeyi'bu metin bölümünde yakından göreceklerdir. Tercüme bölümünde metnin kelime kelime çevrilmesine, aynen tercümesine itina edilmiş, serbest tercümeden ve tefsirlerden kaçınılmıştır. Buna mukabil sözlük bölümünde kelimelerin ikinci, üçüncü mânaları ve tefsirleri de verilmiştir. Sözlük bölümünde bütün kelimeler verilmiştir. Metinler bölümünde ise âbidelerin S. E. Malov ve H. N. Orkun yayımlarından bazı fotoğraflar verilmiştir. Gerçekten Orhun âbidelerini, bugün Türkiye'den binlerce kilometre uzakta eski Türk yurdunda, bugünkü Moğolistan'da Türklüğün şehadet parmakları olarak yükselen bu mübarek taşları kana kana okumak, her kelimesi üzerinde derin derin düşünmek, resimlerini huşu içinde seyrederek ruhu yıkamak, her Türk için millî ibâdettir. İşte bu kitap, bu ibâdetin hizmetine sunulmaktadır. misafir - 6 yıl önce Göktürkler dönemi, Türklerin bozkır göçebe uygarlığından yerleşik tarım uygarlığına geçiş dönemidir. Bu dönemde hayvancılığın yanı sıra tarım da yapılmış, etrafı duvarlarla çevrili kentler meydana getirilmiştir. Kaya resimlerinden anlaşıldığına göre Göktürkler deri veya keçe çizme ve uzun kaftan giyerlerdi. Savaşırken başlarına tulga geçirir, uzun ve eğri kılıçlar kullanırlardı. Göktürklerin, Türk dilinin özelliklerine uygun bir yazıları vardı. 38 harften oluşan Göktürk alfabesinde satırlar sağdan sola yazılırdı. Bu alfabe ile yazılmış olan Orhon ve Yenisey yazıtları Türk dilinin VII. yüzyılda gelişmiş bir kültür dili olduğunu gösterir. Göktürkler Türklerin ulusal dini olan Samanlığa bağlıydılar. Başta Gök Tanrı olmak üzere doğa güçlerine taparlardı. Hakanın hizmet yetkisini Tanrı’dan aldığına inanılır, bu görevi iyi bir şekilde yerine getirmesinin de bir Tanrı buyruğu olduğu kabul edilirdi. Yazıtlardan anlaşıldığına göre Göktürklerde ölen bir kimsenin ruhunun bir kuş gibi uçup gittiğine inanılır ve onun için "yuğ" denilen törenler yapılır, ardından ağıtlar yakılırdı. Henüz materyal eklenmemiş.

göktürkler ve orhun abideleri proje ödevi